12. Dönem HDK Genel Kurulu: Çözüm 3’üncü yol

  • 13:09 29 Ocak 2023
  • Güncel
 
İSTANBUL - HDK, “Faşizme ve sömürüye karşı demokratik meclislerde birleşelim” şiarıyla gerçekleştirdiği 12’nci Genel Kurulu başladı. Genel Kurul’da konuşan HDP milletvekili Tülay Hatimoğulları, örgütlenmenin güçlendirilmesine ve 3’üncü yolun inşasına dikkat çekerek Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması gerektiğini vurguladı.
 
Halkların Demokratik Kongresi (HDK), “Faşizme ve sömürüye karşı demokratik meclislerde birleşelim” şiarıyla 12’nci Genel Kurulu’nu Harbiye’de bulunan İstanbul Kongre Merkezinde gerçekleştiriyor. Genel Kurul’un gerçekleştiği salona 12 dilde kongreye hoşgeldiniz ana pankartı ile  “Yeni yaşamı kuralım”, “Faşizme ve sömürüye karşı demokratik meclislerde birleşelim, “Örgütlü özgür toplumla yeni yaşamı kuralım” pankartları asıldı.  
 
Genel Kurul’a Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri, Halkların Demokratik Partisinin (HDP)milletvekilleri, çeşitli il temsilcileri, HDP Kadın Meclisi üyeleri, Demokratik Toplum Kongresi (DTK)  Eşbaşkanı Berdan Öztürk, HDK bileşeni siyasi parti ve sivil toplum örgütleri temsilcileri, Tüm emekçilerin Sendikası temsilcileri, 78’ler Derneği temsilcileri, Demokratik Aleviler Derneği (DAD), DİSK-DEV-YAPI-İŞ Sendikası üyeleri, Kamu Emekçileri Sendikası üyeleri, Doğu Güneydoğu Derneği temsilcileri ve çok sayıda kişi katıldı.
 
Divan üyelerinin seçimi ile başlayan Genel Kurul’da özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşunda duruldu.
Saygı duruşunun ardından HDK’yi anlatan sinevizyon gösterimi yapıldı. Sinevizyon gösterimi sırasında PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dair olan kısım salonda bulunan kitle tarafından alkışlarla izlendi.
 
‘Birlikte kazanmak zorundayız’
 
Genel kurul adına divan üyesi HDP milletvekili Tülay Hatimoğlu açılış konuşması gerçekleştirdi. Mücadeleye beraber başladıklarını ve birlikte kazanmak zorunda olduklarını dile getirerek konuşmasına başlayan Tülay, HDK’nin haksızlıklara, baskılara karşı adil, eşit ve barışçıl bir dünyayı tahayyül ettiğini ve bu tahayyülü her geçen gün büyüttüğünü vurguladı.  Tülay, “HDK’nin kuruluş felsefesi egemenlerin sunduğu iki bloğa karşı 3’üncü yol ile toplumsal dinamiklerin örgütlenmesi için farklılıkları bir araya getirmektir. Ekonomik, siyasi, askeri, ekolojik kriz her geçen gün derinleşmekte. Kadınlara, gençlere, engellilere ve halka bunun ağır faturası ödetiliyor. Geçtiğimiz 100 yılda sistem çıkış yolu ararken 2 dünya savaşına sebep oldu bugün yine çıkış yolu ararken zulmü arttırarak savaşları bölgesel düzeyde arttırmakta.  Bu sadece bugüne kadar sıklıkla ifade ettiğimiz, dar manada bölgeler değil. Bu şimdi de Rusya’nın Ukrayna’da yayılan savaş döneminin başladığına hep birlikte yeni yüz yıla adım atarken tanıklık ediyoruz” dedi.  
 
‘AKP iktidarı yaratmak istediği kodları kadın bedeni üzerinden şekillendiriyor’
 
AKP’nin iktidara neoliberal politikalar uygulamak üzere geldiğini ve bunun için yoğun çaba harcadığını ifade eden Tülay, bu politikadan kaynaklı oluşan işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığına karşı direnişlerin oluştuğunu ve bu direnişlerin AKP iktidarı tarafından bastırılmaya çalışıldığını vurguladı. Tülay, “Bu iktidar döneminde kadınlara yönelik şiddet arttı. Kadınlar zaten 5 bin yıldır baskı altında yaşadığını biliyoruz bunun yanında Türkiye'de ve dünyada artan otoriter sistemler kadına yönelik şiddet ve cinayeti arttırdı. AKP iktidarı yaratmak istediği kodları kadın bedeni üzerinden şekillendirmeye çalışıyor. Başörtüsü tartışması, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmek, LGBTİ’ler üzerinden sergilemiş olduğu baskılar, yürüttüğü baskılar bunun temel göstergeleridir” şeklinde konuştu.
 
‘Ağır bir süreçten geçiyoruz’
 
Kapitalizmin kriziyle dünya ölçeğinde artan işsizlik, yoksulluk, savaş ve çatışmalardan dolayı göç hareketleri çok fazla arttığına dikkat çeken Tülay, göç yollarında  ölümlerin, kadına yönelik tacizlerin arttığını belirtti. Tülay, “Akdeniz’in derin sularında ismini bilmediğimiz binlerce mültecinin bedeni yatmaktadır. Bu kadar ağır bir süreçten geçiyoruz. HDP olarak en temel çalışma alanlarımızdan biri göç sorunuyla ilgili daha çok yoğunlaşmaya ihtiyacımız var. Kapitalizmin krizi ile derinleşen en temel meselelerden biri de küresel ölçekte yaşanan iklim krizidir. Derinleşen yıkımlar, öyle kolay geri alınamaz. Yaşadığımız gezegeni neredeyse yaşanmaz hale getirmek üzere olan sermayenin hunharca kar hırsı ve sömürü çarklarını işleterek, doğamızı nasıl katlettiğine hep birlikte tanık oluyoruz. Yerel ve küresel ekoloji hareketleriyle ortak mücadele alanlarını geliştirmek, acil görevlerimiz arasındadır” diye söyledi.
 
Gençliğin örgütlenmesi
 
Tülay konuşmasına şu şekilde devam etti: “Gençlik kitlesi, çalışma hayatı elinden alınan bir kitledir. Daha fazla işsizlik, daha fazla geleceksizlik, gençliğe dayatılıyor. Hayatları, umutları ellerinden alındı. Türkiye’de artan uyuşturucu ticareti gençlerin uyuşturucuya bağımlılığı hat safhaya ulaşmıştır. Gençlik her bakımdan geleceğimizdir. Faşizme karşı mücadeleyi, eskiyi yıkıp yeniyi inşa etmek konusunda siyasal ve toplumsal hareketler içerisindeki en dinamik yapılardan biri gençliktir. Gençliğin öz örgütlenmesinin diğer alanlarla buluşması, bu dönemde kıymetlidir.
 
Rojava modelinin yayılmasını ayrıca engellemek istiyorlar
 
AKP-MHP eliyle inşa edilen yeni faşist rejim, yeni yüzyılda ulus devleti pekiştirmek için her yolu mubah görmektedir. Rejim yeni yüzyılın inşasında Kürtler üzerinde ‘Çöktürme Planı’nı devam ettiriyor. Askeri, diplomatik, özel harp yöntemleriyle her yolu deneyerek, Kürt halkı üzerinde siyasal ve sosyal soykırımı dayatmaya devam ediyor. Kuzey ve Doğu Suriye’yi statüsüz bırakarak, Türkiye dahil olmak üzere dört parça Kurdistan’da Kürtlerin hiç bir statü elde etmemesi için özel olarak sadece sınırlar içinde değil, sınırların ötesinde de yoğun çalışmalar ve stratejiler içine girdiğinin farkındayız. Emperyalist güçlerin Kuzey Doğu ve Afrika’da hegemonya savaşları sürerken, Rojava modelinin yayılmasını ayrıca engellemek istiyorlar. Mevcut iktidarın sınır ötesi operasyonlarına ses çıkarmamak, önümüzdeki süreçte olası kara harekatına yeşil ışık yakılması olasılığına ki bugüne kadar yakılmış yeşil ışıkları da göz önünde bulundurarak, esasen burada öldürülmek istenen bir Rojava modeli var. Rojava modeli sadece Kürt halkı için değil, bölgede yaşayan bütün halklar için önemli bir umut kaynağı haline geldi. Sadece son iki yüz yıllık tarihimize baktığımızda, bölgede devam eden halkların sorununa en temel çözüm modelini ortaya koyan bir model olması hasebiyle de emperyalist güçler bu modelin yaşamasını istemiyor.
 
Demokratikleşmenin önündeki sorun Kürt sorununun barışçıl çözülmemesi
 
Mevcut otoriter ve totaliter rejimlerin devam etmesi, sömürü çarkını daha da büyütecek. Kürt halkının mücadelesinin daha çok, Türkiye’nin batısında daha çok anlaşılması için daha çok mücadele etmeye gerek var. Bugün ülkede yaşanan ekonomik yoksulluğun bir nedeni de kapitalist sistemin yapısal krizi ve sonuçlarının yanı sıra, savaşa ayrılan bütçedir. Bunu Türkiye halklarına çok iyi anlatmak lazım. Demokratikleşmenin önündeki en büyük sorunlardan biri Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmemiş olmasıdır. Türkiye halklarına anlatmak lazım.
 
Sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecrtir kaldırılmalıdır
 
Sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecrit kaldırılmalıdır. Sayın Öcalan Kürt halkını iradesidir. Sayın Öcalan Ortadoğu halklarının yaşadıkların sorunlara dair çözüm modeli oluşturabilmeyi başarabilmiş bir önderdir. Dolayısıyla tecridin ortadan kaldırılması için yürütülecek olan çalışmalara yoğunluk sağlanmalı. Kayyum rejiminin tasfiye edilmesi yerel yönetimler başta olmak üzere, bütün seçilmişlerin görevine iade edilmesi seçme ve seçilme hakkına sahip çıkmaktır.  Tarihsel görevimizin farkındayız. Emperyalist güçlerin önüne setleri bizler çekebiliriz” dedi.
 
Kadın direnişleri bizlerin umut kaynağı olmuştur
 
Kayyım rejiminin tasfiye edilmesi, yerel yönetimle başta olmak üzere bütün alanlarda seçilmişlerin görevlerine iade edilmesi, en basit deyimle, bu ülkede seçme ve seçilme hakkına sahip çıkmak anlamına gelmektedir. Bizler kayyım rejimine karşı, bu rejimi tasfiye etmek için çabalarımızı sonuna kadar sürdürmeliyiz. Ekoloji hareketi oldukça dinamik, bütün dünyada öyle. Türkiye’nin de dört bir yanında başta kadınlar olmak üzere devlet sermaye işbirliğiyle talan edilmek istenen yaşam alanlarına Türkiye halkları sahip çıkıyor. Kadın hareketi bütün dünyada olduğu gibi bölgemizde de Türkiye’de de çok canlı. Daha yakın zamanda İran’da Jîna Mahsa Emînî’nin katledilmesi bütün Ortadoğu’ya yayılan kadın direnişleri bizlerin umut kaynağı olmuştur. Buradan Jîna Mahsa Emînî’yi saygıyla anıyorum. Kürt kadın hareketi ve Türkiye kadın hareketi, Türkiye’de OHAL dönemlerinde bile sokaklara çıkmayı başaran bir harekettir. Yine ittifak modelini hayata geçirebilme konusunda oldukça deneyimli bir harekettir. Onların da birikiminden mutlaka hep birlikte faydalanmalıyız.
 
Halk demokrasi ve özgürlük arayışı içinde
 
Kürtler Kurdistan coğrafyasının dört parçasında örgütlü, dünyanın en dinamik halkıdır. Aleviler eşit yurttaşlık hakkı mücadelesini kitlesel olarak devam ettiren önemli toplumsal dinamiklerdir. İşte bütün bu dinamiklerin bilincine vararak, buraları daha fazla örgütleyerek, mücadele alanlarını büyütmenin yolu buradan geçmektedir. AKP-MHP iktidarının toplumu boğan politikaları karşısındaki resmi muhalefetin alternatif olmaktan uzak durumu, toplumsal muhalefetin örgütlenme imkanlarını ve büyüme potansiyelini arttırıyor. Toplum artık çürümüş iki blok arasında her zamankinden daha fazla demokrasi ve özgürlük arayışı içindedir.
 
Hedefler, ihtiyaçlar bu tarife göre güncellenmeli
 
HDK ve etrafındaki tüm örgütlenmelerin odaklanması noktalar burasıdır. Tartışma ve arayışlar, salt örgütler için bir çerçeveye hapsedilmemeli. Bütün siyasal ve toplumsal dinamiklerin bir sarmal gibi örgütlenmeleri, etkileşim içinde olmalı, toplumsal dönüşümü sağlamaları çok önemlidir. Genel Kurulumuz seçim süreci başta olmak üzere ‘faşizme karşı mücadelede potansiyeline nasıl ulaşacak’ sorusuna verilecek cevaplar, HDK’nin içinde olduğu tartışmaların ana noktasıdır. Demokratik direniş ve kurucu inşa hedeflerimize ancak ve ancak hedeflerin örgütsel forumu, hareket kabiliyetini, araçlarını, imkan ve olanaklarını yaratarak ulaşmamış gerektiği gün gibi ortadadır. Potansiyele odaklanmak, hedefi buradan belirlemek, bürokratik, iktidarcı anlayıştan, kısır ve geriye çeken dar tartışmalardan bizleri kurtaracaktır. Yeniden toplumsal kuruculuktaki ısrar, örgütsel yeniden kuruluşların da temelidir. Bu gerçekle yüzleşmek bizim asli görevimizdir. Kongremiz kendinden değil, paydaşları ve kitleleriyle vardır. Potansiyel, toplumsal dinamikleri bu tarihi yürüyüşün ittifakı haline getirmenin ön koşulu da eldeki toplumsal ve politik kazanımların doğru örgütlenmesi ve kanalize edilmesidir. Ezilenlerin demokrasi ve özgürlük mücadelesi, kitlelerin öz ve yerinde örgütlülüğü üzerinde yükseldikçe, başarı şansını yakalayacaktır. Kitleler öz yönetimli, öz eylemli, öz örgütlenmeli kılınmadıkça ne faşizme karşı mücadele ne de özgürlükçü, çoğulcu bir rejimin inşasında başarı şansı mümkündür. Dönem niteliği bağlamında olağanüstü bir dönem olarak değerlendiriyorsak, öncelikle, hedefler, ihtiyaçlar bu tarife göre güncellenmeli.
 
Toplumsal örgütlenmeleri esas gündem haline getirmeliyiz
 
Olağanüstü dönemleri olağan dönemlerin kurumlarıyla, ilişki biçimleriyle, örgütsel forumlarıyla yürütemeyeceğimiz artık aşikar. Bu yönüyle krizde olan sadece rejim güçleri değil, karşısında hala direnme iddiası olsa da bunun olanaklarını, zeminlerini yeterli düzeyde inşa edememiş, toplumsal mücadele yapılarıdır. Hem örgütsel hem toplumsal kader ortaklığı yapılan böylesi dönemlerde, kolektif akıl hareket tarzında daha çok ısrar etmek gerekiyor. Komisyon, komin ya da meclis adına takılmadan, faşizme karşı mücadelede ihtiyaç duyulan toplumsal örgütlenmelerin esas gündemlerimiz haline getirmek durumundayız. Dönem açısından gerekli ve öncelikli olan toplumsal örgütlenme pratiklerini azami düzeyde ortaklaştırmaktır. Yine dışımızdaki toplumsal alan örgütlenmeleriyle kapsayıcı, dayanışmacı, politik mücadeleci geliştireceğimiz her ilişki hem arzu edilen komin formuna hem de örgütlü toplum hedefine daha fazla hizmet edecektir.
 
Uygun taktiksel adımların atılması
 
İçe ve dışa dönük bu bakış açısının pratiği gerçekleştiği oranda seçmen-taraftar aralığına hapsedilmiş kitlemiz-kitleler, daha güçlü demokratik bir direniş öznesi haline gelecektir. Bu yönleriyle ele alındığında yaşanan tarihin özeti şu cümlelerde saklıdır: ‘Kuruluşundan bugüne HDK bir toplumsal mücadele örgütü gibi hiç kurulmadı. Dolayısıyla HDK henüz bu yöntemi denemiş sayılmıyoruz.’ Hemen hemen her bileşen HDP fikriyatıyla ilgili bir sorun ve çelişkilerinin olmadığını ifade etmekle birlikte ‘zamanı değil’, ‘gücümüz yok’ gibi gerekçelerle HDP’ye mesafe koymaktadırlar. Oysaki temel problem, dile gelen gerekçelerle izah edilemez. Özetle, stratejik hattımızın belirginleştirilmesi, buna uygun taktiksel adımların atılması, güçlü bir toplumsal örgütlenme ve bunun kadrolarının açığa çıkarılması için Kongre zemininin aynı zamanda yeni dönemde bir ideolojik inşa zemini haline getirilmesi ertelenemez görevlerimizdendir.
 
Büyük insanlık kendi yolunu arıyor
 
HDK, HDK’den ibaret değildir. Sonuç olarak ideolojik, örgütsel, politik ve toplumsal boyutlarıyla kritik ettiğimiz konular, toplamımızın konularıdır. HDK’yle ilgili her tartışma da bize ait olana dairdir. Bu aralıktan bakabilmek, ortak yürüyüşümüzün girdilerini, çıktılarını buradan değerlendirmek önemli bir farkındalık olacaktır. Halkların, inançların, emekçilerin, işsizlerin, yoksulların, kadınların, gençlerin, doğanın, LGBTİ+’ların geleceklerine dair söz konusu olan tabi ki bu yaklaşımı inşa ederek başarı elde etmek gerekiyor. İlişkilerimizi, örgütsel formlarımızı, hareket tarzımızı savaş, sömürü, talan politikaları karşısında yeniden güncellemek, yeniden kurmak; yeni akitler yapmak, yeni iddialar ortaya koymak, vakti gelmekte olanın çağrısıdır. Sözleri, hedefleri, arayışları, davetleri kendimizi yeniden yeniden kurmanın kaçınılmazlığında ele alabilirsek demokrasi, özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde yeni ivmeler yakalayabileceğiz. Milyonların kapitalist-emperyalist politikaların sonucunda öldüğü, yoksullaştığı, barınamadığı, mültecileştiği günümüz dünyası, devrimler çağını müjdeliyor. Yeni toplumsal hareketler kendini dayatıyor. Büyük insanlık kendi yolunu arıyor.”
 
Genel Kurul, daha sonra basına kapalı bir şekilde devam etti.