Basın ve Hukukta Hakikatleri Araştırma Derneği’nden kadın gazeteciler raporu 2022-11-29 09:44:01     AMED - Basın ve Hukukta Hakikatleri Araştırma Derneği, Amed’de cezaevinde bulunan tutsak kadın gazetecilerle görüşerek hazırladığı raporda, özel alanın gizliliğinden, sağlık hakkına erişim ve daha birçok hak ihlaline dikkat çekti.   Basın ve Hukukta Hakikatleri Araştırma Derneği, Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutsak kadın gazeteciler ile görüşerek maruz kaldıkları hak ihlallerine dönük rapor hazırladı. Dernek avukatlarından Gulan Çağın Kaleli ve Özlem Ender, 15 Kasım’da Gazeteci Safiye Alagaş, Remziye Temel, Elif Üngür, Neşe Toprak ve Derya Ren ile görüştü. Avukatlar, gazetecilerin rutin bir hak ihlali uygulamasına dönen “çıplak arama,  tedaviye erişememe, hastane sevk sorunu, temizlik ve sıcak suya erişim sorunu, ısınma problemi, özel alanlarının gizliliğinin ihlali, kantin ve alışveriş sorunu, haber alma hakkının sınırlandırılması, ortak alan ve sosyal faaliyetlerin kısıtlanmasına” dikkat çekti.   Çıplak arama dayatması    Raporun devamında, tutsakların cezaevine giriş esnasında çıplak arama uygulamasının dayatıldığını aktardığına yer verilerek, söz konusu uygulamanın insan onuruna aykırı olduğunu belirtmesine rağmen devam edildiği vurgulandı. Raporda, söz konusu uygulamayı kabul etmeyen tutsakların ise kötü muameleye maruz bırakıldığı yer aldı.    Tutsaklarla yapılan görüşmeler sonucunda elde edilen veriler raporda şu ifadelerle yer aldı:    “25 Ekim’de tutuklanan Derya Ren de çıplak arama dayatmasına maruz bırakılmış olup, uygulamayı kabul etmeyince gardiyanlar tarafından kötü muameleye maruz bırakıldığını aktarmıştır. Maruz bırakıldığı kötü muamelenin belgelenmesi için cezaevi revirine başvurmuş, ancak orada bulunan sağlık görevlisinin, ‘sıkı kelepçeden kaynaklı morarma ve şişkinliğin’ normal olduğunu ve çıplak arama uygulamasının herkese uygulandığını kendisine söylediğini ve saçının çekildiğini belirtmesine rağmen bedeninde yer alan şiddet emarelerinin üzerinde çok durmadığını belirtmiştir.   İlaçlar verilmiyor   Sağlık sorunları yaşayan mahpuslar ve kronik rahatsızlıkları bulunan mahpusların hastane sevklerinin ‘dolu’ olduğu gerekçesi ile sürekli ertelendiği tarafımıza aktarılmış olup sevk sırası gelen mahpusların ise çift kelepçe uygulanarak hastaneye götürüldüğü ifade edilmiştir. Bu durumun psikolojik olarak kendilerini zorladığını, hastane koridorlarında birçok kişinin arasından kollarından tutularak götürülmenin kendilerini kötü hissettirdiklerini ifade etmişlerdir. Ayrıca gazeteci Remziye Temel, guatr hastası olmasına rağmen tutuklandığı günden bugüne kadar ilaçlarının verilmediğini ve bu nedenle sürekli olarak baş dönmesi, titreme ve göz kararması sorunu yaşadığını belirtmiştir.   Sıcak su sorunu yaşanıyor   Kısıtlı alanlarda kalabalık şekilde yaşamanın en büyük handikaplarından biri de temizlik ve hijyen sorunu konusudur. Özellikle kış aylarında sıcak suya erişim sıkıntısı bu sorunu daha da arttıran bir konudur. Görüşülen mahpuslar sıcak suya erişimin yaklaşık 2 haftadır (görüşme tarihi itibariyle) çok kısıtlı ve belirsiz saatlerde verilmesi sebebiyle zorluk yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Görüşmenin gerçekleştirildiği tarih itibariyle, sabah 06.00-06.30 saatlerinde sıcak verildiğini, 09.00’a kadar da suların soğuduğu aktarılmıştır. Akşamları ise 16.00 civarında sıcak suyun yalnızca 1 saat verildiği aktarılmıştır. Belirtilen saatler içerisinde verilen suyun temizlik, banyo vs. gibi ihtiyaçların giderilmesi için çok yetersiz olduğu aktarılmış olup; suyun verildiği saatlerin de devamlı değişiklik gösterdiğinin altı çizilmiştir.   Isınma Problemi   İfade edilen sorunlarla birlikte, koğuş içindeki peteklerin genellikle yanmadığı, yalnızca akşam saatlerinde ve çok az açıldığını bu nedenle çok soğuk olduğu aktarmışlardır. Kendilerince bu sorunu aşabilmek ve ısınmak için kıyafet istediklerini ancak kıyafet kotasının da çok az olması sebebiyle yeterince kışlık kıyafet bulunduramadıkları için ısınma konusunda ziyadesiyle zorluk çektiklerini ifade etmişlerdir.   Özel alanların gizliliği ihlali   Görüşülen mahpusların aktardıkları çerçevesinde yaşadıkları en büyük sorunlardan birinin de koğuşun içini, banyo ve lavaboyu gören kameraların olduğu anlaşılmıştır. Bu sorunun çözülmesi için hem idareye başvurmuş olup hem de Kamu Baş Denetçisi’nin yapmış olduğu ziyarette dile getirmiş olmalarına rağmen sorunun çözülmediği ifade edilmiştir. Gardiyanlarla görüşüldüğünde ise ‘Sizi izleyenler de zaten kadın memurlar’ şeklinde karşılık aldıklarını, kadın ya da erkek memur fark etmeksizin 24 saat izlenmenin bir taciz ve özel alanların gizliliğinin ihlali olduğunu ifade edip sorunun bir an önce çözülmesini beklediklerini aktarmışlardır.   Kantin ve alışveriş sorunu   Bir ‘kapatılma’ süreci yaşadıkları ve bu süreçte temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri tek yerin hapishane kantini olduğunu ifade eden mahpuslar; kantin fiyatlarının da çok pahalı olması nedeniyle meyve ve sebze gibi sağlıklı beslenebilmeyi mümkün kılacak besinleri almakta güçlük çektiklerini aktarmışlardır. Dağıtılan yemeklerde hijyen konusunda bir sorun yaşanmadığı belirtilmekle birlikte, yemek olarak sürekli karbonhidrat ağırlıklı beslenmek zorunda kaldıklarını ifade etmişlerdir. Makarna, pirinç, bulgur, nohut, kuru fasulye gibi yemeklerinin sürekli olarak verildiğini, bu nedenle sağlıklı beslenebilmenin koşullarının ortadan kalktığını aktarmışlardır. Verilen yemeklerde de özellikle, makarna, pirinç ve bulgurun devamlı olarak soğuk geldiği aktarılmış olup; son günlerde hem öğlen hem akşam yemeği olarak günde 2 öğün olmak üzere bamya verildiği ifade edilmiştir.   Bu aktarılanların bir yemek seçme ya da talep etme ifadesi olmayıp, kantin üzerinden geliştirilen fahiş fiyat uygulaması ile oradan alışverişin imkânının kısıtlandığı ve kendilerine verilen yemeklerin de yaşadıkları ‘kapatılma’ süreci nedeniyle sağlık durumlarını riske ettiğini ifade etmişlerdir. Tedavi hakkına erişimin bu kadar zor ve sınırlı olduğu bir alanda sağlıklarını düşünmek zorunda olduklarını ifade etmişlerdir.   DEDAŞ’a yazılan dilekçeye cevap yok   Bununla birlikte, sınırlı bir tüketimleri olmalarına rağmen yüksek gelen elektrik faturaları nedeniyle DEDAŞ’a dilekçe yazılmış olup, henüz yanıt alamadıklarını aktarmışlardı. İaşe bedelleri ise 17,00 TL’den 22/27,00 TL’ye çıkarılmış olup, tutukluluğun yanı sıra ekonomik olarak da sıkıntı yaşamaları sebebiyle ‘kapatılma’ mekanının daha da yaşanmaz bir hale getirildiği gözlemlenmiştir.   Haber alma hakkı sınırlandırılıyor   Görüşülen mahpuslar, haber alma haklarıyla birlikte, bir de gazeteci olduklarını ve dışarda olan bitene dair sağlıklı haber almak istediklerini ifade etmişlerdir. Ama buna rağmen, istedikleri gazetelerin hiçbirine ulaşamadıklarını ve yalnızca Cumhuriyet ve BirGün gazetesinin verildiğini; TV kanallarından da A Haber, CNN Türk, HaberTürk, FOX TV gibi kanalların çektiğini ve buralardan haber alıp, gündemi takip edebildiklerini aktarmışladır.   Ortak alan ve sosyal faaliyetler kısıtlanıyor   Aktarılan mevcut sorunlarla birlikte, mahpusların koğuş dışına sadece revire giderken çıkabildikleri, ortak alan ve sosyal faaliyetlerin hepsinin yasaklanmış olması sebebiyle ciddi zorluklar yaşadıklarını aktarmışlardır. Bahsi geçen sorunun çözümü için hapishane müdürü ile yapılan görüşmede ‘2 teröristin yan yana gelmesine dahi izin vermeyeceğim’ şeklinde hukuken suç olmanın ötesinde hiçbir anlam ifade etmeyen söylemlere maruz bırakıldıklarını ifade etmişlerdir. Yine devamla, yaz aylarında görüşe terlik ve sandaletle çıkılma dayatması, kış aylarında da gardiyanlar önünde ayakkabıların ters çevrilip silkelenmesi ve daha sonra giyilmesi şeklinde mahpusları rencide edecek uygulamalar olarak anlatılar çerçevesinde not edilmiştir.”   Raporda, tutsakların maruz bırakıldığı hak ihlallerine karşı öneriler şu şekilde sıralandı:    “*Tutuklama, mahpusların yalnızca fiziksel koşullarını kısıtlayan bir fiildir. Ancak hapishane idaresi ve savcılıklar mahpusların temel ihtiyaçlarının karşılanması için uygun koşulları yaratmakla yükümlüdürler.   *İnsan onuruna aykırı davranışlar, yetkililer tarafından normalleştirilemeyeceği gibi mahpusların bu uygulamalara karşı itirazlarını dinlemek, etkin soruşturma yapmak ve sorunları çözmek zorundadırlar.   Mahpuslara Muameleye Dair Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları’nda (Nelson Mandela Kuralları) da belirtildiği üzere;   *Bütün mahpuslara insanlık onuru ve değerine içkin saygıyla davranılır. Hiçbir mahpus, gerekçesi ne olursa olsun işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ve cezaya maruz bırakılamaz ve bütün mahpuslar böylesi muamele ve cezaya karşı korunur. (alıntı, Md.1)   *Mevcut kurallar, taraf gözetmeden uygulanır. Irk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal ya da başka bir görüş, ulusal ya da toplumsal köken, mülkiyet, doğum ya da diğer bir statü temelinde bir ayrımcılık yapılamaz. Ayrımcılık yasağı ilkesini hayata geçirebilmek için, hapishane yönetimleri, özellikle hapishane ortamındaki en kırılgan kategoriler dahil, mahpusların bireysel ihtiyaçlarını dikkate alır. (alıntı, Md.2)   *Hapislik ve kişilerin dış dünyayla ilişkilerin kesilmesiyle sonuçlanan diğer tedbirler, bu kişileri özgürlüklerinden yoksun bırakarak, kendi kaderlerini belirleme hakkını ellerinden aldığı için sıkıntı vericidir. Bu nedenle hapishane sistemi, olaya özgü olarak haklı görülebilir ayırma ya da disiplin gerekçeleri hariç, böylesi bir duruma içkin ıstırabı, daha ağır hale getiremez. (alıntı,Md.2)”