Gültan Kışanak: Habur’u provoke ettiler

  • 17:54 28 Kasım 2022
  • Hukuk
ANKARA - Kobanê Davası’nda konuşan DBB eski Eşbakanı Gültan Kışanak, Kürt sorunu için olan çabalarına dikkat çekerek, “Habur’u provoke ettiler, toplumda barış umutların yeşermesini provoke ettiler. Bu provokasyonu göz göre göre yaptılar. Çözüm sürecindeki karanlık olan ve aydınlatılmak isteniliyorsa öncelikle Habur’dan başlanılacak” dedi. 
 
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 17’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 19’uncu duruşması 5’nci oturumuyla Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görüldü.
 
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar katıldı.
 
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan siyasetçilerin bir kısmı duruşmaya gelirken,  farklı cezaevlerinde tutulanlar ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. 
 
Verilen aranın ardından duruşma Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) eski Eşbaşakanı Gültan Kışanak’ın savunmalarıyla devam etti. 
 
‘Demokratik siyasetin olmadığı yerde çözüm olamaz’
 
“Çözüm sürecinde” yaptıkları çalışmalar nedeniyle yargılandıklarını söyleyen Gültan, Kobanê Davası’nın demokratik siyaseti ortadan kaldırmak için açıldığını belirtti. Bir sorunu çözmek için en etkili yolun tarafların konuşmaya başlaması olduğunu dile getiren Gültan, “Demokratik siyaset burada çok kritik bir rol oynuyor. Demokratik siyasetin olmadığı bir yerde bir çözüm yolu olmaz. Bugün HDP’yi kapatarak, bizleri cezaevlerinde tutarak çözümün yolu kapatılmaya çalışılıyor. Demokratik muhalefetin olmadığı yerde işler kötü gider. Demokratik siyasetin önü kapalıysa ülkenin başı beladadır. Çünkü insanlar her halükarda öyle ya da böyle başka bir yola kendilerini ifade etmek isterler. Ne yazık ki bu ülkede her zaman bir darbeci zihniyet devreye giriyor, barış ihtimalini ortadan kaldırıyor” dedi.  
 
‘Bu davanın şiddet ve PKK ile bağlantısı yok’
 
Kürt sorununun tarihini anlamak isteyen herkesin tarihe dönüp bakması gerektiğine dikkat çeken Gültan, Ortadoğu’nun en kadim halkı olan Kürtlerin Türklerle hareket ettiğinde bu ülkenin barış dolu zamanlarının ortaya çıktığını ifade etti. Gültan, “90’lı yıllardan itibaren Kürt sorunu demokratik yollarla parlamentoda çözebilmek için ciddi imkanlar ortaya çıktı. Kürtler yaşadıkları sorunlara rağmen 90’lı yıllardan itibaren demokratik siyasete bir ısrar çabası ortaya koyuyorlar. Buda yine sert bir yaklaşımın sonucu olarak Kürtler; ‘bizi kabul etmiyorlarsa kendi siyasi partimizi kuralım’ diyor. Bizim bugün burada olmamızın nedeni demokratik siyasete ısrar etmemiz. Birileri bize diyor ki ‘Politika yoluyla bu sorunu konuşmayın’ bu davanın özeti budur. Öyle iddia edildiği gibi ne şiddet olayları ile ne de PKK ile bağlantısı yoktur. Demokratik siyasete ısrar etme çabası bir kez daha cezalandırılmak isteniliyor” diye belirtti.  
 
‘Pişman değiliz’
 
Bir çözüm ve diyalog çabası olduğunu ve o sürece yanında olmaya gayret ettiklerini ama sonunda çözüm çabaları buzdolabına kaldırıldığını, kendilerinin de cezaevine gönderildiklerine vurgu yapan Gültan, şöyle devam etti: “Bu sorunu çözmek bazı bedelleri göze almak gerekiyor. Ülkenin bekası, halkın geleceğini düşünenler bunu göze almalılar. Kolay değil zor bizde bunu biliyoruz, zorda olsa biz bu yolu yürümek zorundayız. İktidarda bulunan, farklı aktörlerin çabalarının kesildiği tarihte ortada açık. Erdoğan’ın görevlendirilmesi doğrultusunda, kendisine bilgiler verilmiş, kendisinin tartıştığı bir süreç oldu. Bu nedenle bu tarihi süreçte nasıl tercihlerde bulunduğu kamuoyuna açıklama sorumluluğu olduğu ortada. O süreç içerisinde olduğumuza pişman değiliz, keşke sonuç alabilseydik ama alamadık. 
 
Savaşta beka olmaz
 
Erdoğan Kürt sorunun ne kadar ağır bir sorun olduğunu, Kürt sorunun çözümsüzlüğü üzerinde derin devletin kendini yaşattırdığını bilmiyordu ve hızlı davrandı.  Bu yoruma zaman zaman hak veriyorum ama zaman zaman yaşadıklarımızdan dolayı öyle olduğunu düşünmüyorum. Birileri sürekli beka diyor ya; çözüm beka demektir, savaşta beka olmaz. Türkiye’nin dört bir yanına cenazeler gidiliyorsa buna beka denilmez. Erdoğan bir şeyler yapmak istedi, birileri engel çıkardı, engellerle baş edemedi iktidarı seçti. Ama bu engellerle uğraştı mı hayır? 2009-2015’e kadar bu iktidarla her gün görüştük, bakanlarıyla, MİT müsteşarı, Abdullah Gül, Erdoğan, Adalet Bakanı ile görüştük. Bütün sorunları her gün onlara anlattık, tartıştık bu sorunlara aşmak istiyorsanız bunları yaparız dedik ama hiçbirinin önünü alacak siyaset izlemediler.  2009’da Oslo’da görüşmeler yaptı, biz sabah bir operasyonla güne uyandık, bunu konuştuğumuz da bize söyledikleri şey ‘Ne yapalım öyle bir sarmışlar ki biri gitse diğeri geliyor’ denildi.  Kalkın kamuoyuna bunu söyleyin, ‘ne istedilerse verdik’ bir paylaşım vardı aralarında. Neden bizimle barışı görüşüyormuş gibi yapıp sabah operasyonlar yapıyorsunuz bunun bir izahı olmalı. Kankasınız, parsel parsel Ankara’yı vermişler, bir anayasa değişikliği yapmışsınız, bütün yargıyı teslim edecek yeni yollar açıldı. Bunu yapan onlardı durdurabilirlerdi ama durmak istemediler.”  
 
‘Habur’u provoke ettiler’
 
“Çözüm süreci” için Habur’dan Türkiye’ye gelen barış grubuna da değinen Gültan, barış grubunun rahat gelmesi için Habur’a giden heyetin içerisinde yer aldığını belirtti. Gelen grubun yargı eliyle “pişmanlık” dayatmasına maruz kaldıklarını aktaran Gültan, “Habur’u provoke ettiler, toplumda barış umutların yeşermesine provoke ettiler. Bu provokasyonu göz göre göre yaptılar, ardından hemen medya provokasyonu başladı. Çözüm sürecindeki karanlık olan ve aydınlatılmak isteniliyorsa öncelikle Habur’dan başlanılacak. İnsanların sokağa çıkmasını durduramadıkları gibi bize vurmaya başladılar. Burada yargılamaya çalıştığınız insanlar barış ve diyalog için inanılmaz emek sarf etti ama bu kadar nankörlük olmaz. Biz oradaydık, biz kimseyi sokağa çağırmadık, sessiz sedasız bu durumu kapatalım,  silahsız bir diyalog mümkündür fotoğrafı verelim istedik. Ama sonraki gün bize dönük karalama kampanyaları şaşırttı ama yine barış süreci için ittirdik ta ki bizleri buraya koyana kadar. Burada bile hala barış için mücadele vermeye devam ediyoruz” şeklinde konuştu. 
 
‘Neyi yargılamak istiyorsunuz?’
 
23 Nisan 2013 yılında  Tayyip Erdoğan’ın Meclis’te yaptığı konuşma tutanaklarını okuyan Gültan, Tayyip Erdoğan’ın “Bu ülkenin çocukları birbirine silah doğrultmasın diye uğraşacağız” sözlerine karşılık, “Biz bunları dediğimiz için terörist ilan ediliyoruz” dedi. Gültan, “Meclis’in en büyük 3’ncü partisi olarak, yaptığımız konuşmalar var, çözüm süreci ile ilgili araştırma komisyonu kurulmuş bütün bunlar ortada iken siz neyi yargılamak istiyorsunuz. Bu yargılama barış ihtimalini yargılamaktır, olası bir ihtimal varsa onu bertaraf etme kumpas davasıdır. Başka da bir izahı yok, kanıtları, belgeleri burada” ifadelerini kullandı. 
 
‘Kimin adına yargılanıyoruz’
 
Verilen aranın ardından yeniden savunmasına devam eden Gültan, “çözüm sürecinde” iktidarın hiçbir şey yapmamış gibi davranmasını eleştirerek, “Bizi kim hangi akla bu sürece emek verdiğimiz için cezalandırmak istiyor. Bu davada yapılmak istenilen çözüm süreci boyunca arıza çıkarılan konularla birebir aynı. O zaman süreci bozma adına ne yapılmışsa, buraya getirilip dava konusu yapılmış. Bütün bunlar yaşandı, hepsi kayıtlı, açık, meşru, demokratik iken bugün neden büyük bir kumpasla karşımızda. Biz kimin adına yargılanıyoruz bugün bunun sorulması gerekiyor. Bugün dışarıda yeniden savaş tantanaları daha hızlı çalmaya başladı, sizin bu atmosferle gönül bağınızı biliyoruz ama sorularımıza makul cevaplar verilmesini göz önüne alın. Dışarıdaki atmosferin ne olduğunu biliyoruz, bu atmosferde bunu konuşmak kolay değil ama tarihi sorumluluk gereği bunu yerine getirmeye çalışıyoruz” sözlerini kullandı.  
 
Mahkemeden savunmaya müdahale 
 
Gültan’ın savunması sırasında mahkeme heyeti, Gültan’a, “Davamızda ne sizin ne iktidarın siyasi politikaları, partinizin siyasi faaliyetlerini yargılamıyoruz dosyanın hususuna dönün” dedi. Mahkeme heyetinin tavrına ilişkin Gültan, “Benim örgüt üyesi olduğum neye göre değerlendiriyorsunuz, çözüm sürecine katıldığım için, ANF’de çıkan haberler ve açıklamalarımla ilgili.  Benim örgüt üyesi olduğum iddiası çözüm sürecinde yaptığım faaliyetlerine dayanıyor. Sizin çok çok övdüğünüz tanık ifadelerinde Kandil durumu bundan kaynaklıdır. Devlet ile yapılan görüşme için devlet bilgisi dahilinde gittim. Siz bunu örgüt üyesi ve yöneticiliği olarak ele alıyorsunuz bende hayır çözüm sürecinde devletin bir çabası vardı bizden rica ettiler ve bizde bu süreçte kolaylaştırıcı olduk. Bunları anlatıyorum. Sözümü kesmeyin” dedi. 
 
Yeniden savunmasına devam eden Gültan, demokrasi içerisinde herkesin itiraz edemeyeceği asgari şekilde “çözüm sürecinin” yürütülmesi için çaba sarf ettiklerini ifade etti. Gültan, “Kendi danışmanları ve bakanları oturan Cumhurbaşkanı kalkıp ‘tanımıyorum’ dedi. Bugün burada yargılanmamızın sebepleri bunlardır, 7 Haziran seçimleriyle de tamamen güvenlik politikalarına dönülmesiyle alakası vardır” ifadelerini kullandı.  
 
Duruşmaya  yarına kadar ara verildi.