Sanat, toplum ve kadın ilişkisi üzerine bir deneme

  • 09:03 30 Kasım 2022
  • Kadının Kaleminden
“Gün gelecek, mücadeleci kadınlar sanatlarını tarih sahnesine taşıyıp eril zihniyetin egemen olduğu dönemlerden intikam alırcasına güçlü üretimler yapacaklardır.”
 
Neşe Toprak*
 
“Sanat özünde hayatı onaylamaktır, hayatı kutsamaktır. İnsan varlığının onaylanması, kutsanması, tanrılaştırılmasıdır.” Nietzsche
 
Sanat, insanlığın ortaya çıkması ile paralel bir şekilde başlamıştır hayat bulmaya. İnsan, yaşam ve doğa ile iç içe olması, sanatın doğalında yaşamın bir parçası olduğunu göstermektedir. Yaşamın parçası olan sanat, çok uzun yıllar sonra “sanat” adını almıştır. Resim sanatını ele alırsak, sanatın başlangıcı olarak Milattan Önce 19.000-10.000 yılları arasında ilk insanların mağara duvarlarına avladıkları hayvanları çizmesi, böylelikle çizdikleri hayvanların güçlerinin kendilerine geçtiğine inanıyorlardı. Her ne kadar çizimler sanat yapmak için yapılmasa da döneminden çok uzun zaman sonra bu duvar resimleri sanatın başlangıcı olarak ele alınacaktı. Bu da gösteriyor ki sanat doğalında yaşamın vazgeçilmez bir parçası olmuştur.
 
Sanat ve toplum
 
Toplumların çoğalması, gelişmesi ile birlikte yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan sanat da bu çoğalma ve gelişmelere göre paralel bir gelişme göstermiştir. Her toplumun kendine has kültür ve medeniyeti olduğu için bu toplumların sanatı da aynı doğrultuda değişim göstermektedir. Toplumların sanat eserlerinin form ve biçimlerine baktığımızda o toplumun yaşam biçimi, kültürü, inancı ve ideolojisi hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Bu da gösteriyor ki sanat toplumdan bağımsız düşünülemez. Sanatı sanat yapan, toplumun yaşamını kendine has dili ile ifade etme biçimidir.
 
“Sanat, gücü azaltan değil, çoğaltan olmalıdır. Bu sadece sanatçının özelinde değil; toplumsal bağlamda da geçerlidir. Gücünü yaşamdan almayan bir sanat, çöküşün sanatıdır” diyen Rilke’de de sanat, yaşam ve toplum ilişkisinin birbirine bağlılığının ne kadar önemli olduğu görülmektedir.
 
Sanat ve kadın ilişkisi
 
Tarihe baktığımızda bir kadının doğalında sanatçı olduğunu, üretken olup el becerilerinin iyi olduğunu, günümüzde yapılan arkeolojik kazılarda bulunan tarihi eserlerden görebiliyoruz. Neolitik çağdaki üretken-sanatçı kadın profilinin ulus-devletlerin kurulması ve eril zihniyetin hakimiyet sürmeye başladığı dönemde yok edilmeye çalışıldığı, yaşamın her alanında olduğu gibi kadının, sanat yapmaktan da yoksun bırakıldığını görüyoruz. Kadın, yaşamın ve toplumun bir parçası olan sanattan uzak tutulmuş ve sanat yapması engellenmiştir. Böylelikle kadınların doğasında bulunup, içgüdüsel olarak deney ve gözlem yolu ile geliştirdikleri yeteneklerine ket vurulmuş, yetenekleri yok sayılmıştır. Çünkü her şeyin olduğu gibi sanatın da erkek işi olduğu empoze edilmiştir. Fakat kadınların hisleri, yetenekleri, engin hayal güçleri hem duygusal hem de analitik zekaları bir bütünen birleşmiş, ne kadar engellense de kaybolmamış, gizli bir şekilde kendini yaşatmış ve geliştirmiştir.
 
Kadınlar intikamlarını sanatla alacak
 
Gün gelecek, mücadeleci kadınlar sanatlarını tarih sahnesine taşıyıp eril zihniyetin egemen olduğu dönemlerden intikam alırcasına güçlü üretimler yapacaklardır. Örneğin, tarihte dönemine damga vurmuş büyük mücadeleler sonucunda ismini sanat tarihinin sayfalarına altın harflerle yazdıran kadın ressam Artemisia Gentileschi, 15’inci yüzyılda İtalya’da ressam babasının atölyesinde yeteneklerini geliştirip güçlü kadın sanatçı profilini eril zihniyete kabul ettirmiş ve resim akademisine giren ilk kadın ressam olmuştur. Eserlerinde kadının gücünü, duygularını ve engin hayal gücünü yansıtmış olup, eril zihniyetin kadınlara biçtiği toplumsal cinsiyet rollerine kafa tutmuş ve mücadeleci kadın kimliği ile kendini kabul ettirip, kendinden sonraki kadın sanatçılara ilham olmuş, sanatta kadının önünü açmıştır.
 
Mücadeleci sanatçıların mirası yaşıyor
 
Birçok sanat alanında kadın sanatçılar, üretimlerini artık yüzyılların geçmesi ile mücadeleci kadın sanatçılardan miras kalan hak ve özgürlükle üretim yapıp günümüze kadar gelmişlerdir. Mücadeleci kadın sanatçı kimlikleri ile günümüz kadın sanatçılarına ilham olup, yaktıkları meşaleyi yeni nesil mücadeleci sanatçılar devralmış ve bunu devam ettirmek için üretimi sürdürmüşlerdir.
 
Sonuç olarak günümüz sanatında kadın sanatçılar tüm sanat alanlarında üretmeye, gelişmeye devam etmektedirler. Sinema, müzik, resim ve tiyatro alanında kadın sanatçılar kendi renklerini, güçlerini, kadın bakış açılarını ürettikleri sanat çalışmalarına yansıtıp, yaşadıkları toplumun kültürünü, geleneğini, acılarını, sevinçlerini dert edinip sanatın dili ile dile getirip yaşadıkları topluma evrensel bir dille armağan etmiştir. Dönemine ışık tutan, aynı zamanda geleceğe taşıyan bir belge niteliğinde üretmeye devam etmektedirler.
 
*Ressam, Gazeteci (Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi)