Abdullah Öcalan'ın 'karizması' güvenliği tehdit etmiş!

  • 09:04 16 Mayıs 2022
  • Güncel

Öznur Değer

ANKARA - Gayle Tzemach Lemmon’ın “Kobane’nin Kızları” kitabı içerisinde geçen "Abdullah Öcalan adında karizmatik birinin..." ifadeleri nedeniyle cezaevi idaresi tarafından "güvenlik tehdidi" olarak görülüp DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel'e verilmedi. Sebahat, konuya ilişkin ajansımıza yazdığı mektupta, "21’nci yüzyılda kitaptan, kitap okuyanlardan korkan bir Türkiye siyasi atmosferi yaratanların halklara vereceği bir şey yoktur”  dedi.
 
Sincan 3 Nolu L Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, kendisine gönderilen Gayle Tzemach Lemmon’ın “Kobane’nin Kızları” ve Martin Van  Bruinessen’in “Kürdistan Üzerine Yazılar” isimli kitaplara cezaevi yönetimi tarafından el konulmasına ilişkin JINNEWS’e mektup gönderdi.  
 
‘Kitabın verilmemesi düşünülüyorsa birkaç cümlelik kararla yetinilmemeli’
 
Sebahat’ın, kitaplara 14 Mart’ta Cezaevi Eğitim Kurulu tarafından el konulmasına itiraz etmesi üzerine, 4 Nisan 2022 tarihinde Ankara Batı 1’nci İnfaz Hakimliği, “… kitap yasaklı değilse ve halen hükümlü/tutukluya verilmesinin sakıncalı olduğu düşünülüyorsa sadece bir sayfadaki birkaç cümlenin kararda belirtilmesi ile yetinilmemesi, kitabın genel olarak incelenmesi ve belli aralıklarla başka sayfalardaki cümlelerin de neden ceza infaz kurumunun disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşürdüğünün belirtilmesi…” şeklindeki beyanı ile kitabın verilmesine karar verdi. Cumhuriyet Savcısı Erdinç Hakan Özdabakoğlu’nun, İnfaz Hakimliği’nin kitabın verilmesi yönündeki kararına itiraz etmesi üzerine, Ankara Batı 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi savcının itirazını kabul ederek, kitabın verilmemesi gerektiğine karar verdi.
 
Hakimlik gerekçesini sordu
 
Kitabın Sebahat’e verilmesi yönünde karar kuran Ankara Batı 1’nci İnfaz Hakimliği, 4 Nisan tarihli kararında şu değerlendirmede bulundu: “… Ceza infaz kurumu müdürlüğü eğitim kurulu başkanlığının kararının yapılan incelemesinde, hükümlü tutuklunun şikayetine konu kitabın mahkemelerce yasaklanmış yayınlardan olup olmadığı hususları açısından herhangi bir araştırma yapılmadığı, sadece bir sayfadaki birkaç cümlenin terör örgütü elebaşını övücü nitelikte olduğunun belirtildiği, kurum kararında geçen bu cümle dikkate alındığında, söz konusu kitap hakkında yasaklama olup olmadığının araştırılmasının artık bir zorunluluk olduğu, yapılan araştırma sonucunda kitap yasaklı değilse ve halen hükümlü/tutukluya verilmesinin sakıncalı olduğu düşünülüyorsa sadece bir sayfadaki birkaç cümlenin kararda belirtilmesi ile yetinilmemesi, kitabın genel olarak incelenmesi ve belli aralıklarla başka sayfalardaki cümlelerin de neden ceza infaz kurumunun disiplinini, düzenini veya güvenliğini bozan ya da tehlikeye düşürdüğünün belirtilmesi…”
 
Hukuki karar yasaya aykırı bulundu
 
Savcının itirazını değerlendiren Ankara Batı 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi, 26 Nisan’da verdiği karar ile “savcının itirazını yerinde” görerek kabul etti. Kitapların Sebahat’e verilmesi yönündeki İnfaz Hakimliği kararını bozan ve kitapların verilmemesi yönünde karar kuran mahkeme, İnfaz Hakimliği’nin kararını ise yasaya aykırı buldu. “Oy birliği” ile kurulan kararda Sebahat’ın itirazı da reddedildi.
 
Sebahat konuya dair yazdığı mektupta şunları söyledi:
 
Tekçi rejim doğayı nefes alamaz hale getirmiştir
 
“Türkiye’nin demokratik hukuk düzeninden uzaklaşmasıyla, otoriter, tekçi, faşizan bir yönetim anlayışı toplumu, kadınları, doğayı nefes alamaz hale getirmiştir. Özgürlüklerden ve demokrasiden hızla uzaklaşan Türkiye, ekonomik ve siyasi krizin içine sürüklenmiştir. Zora ve zulme dayalı, güçlünün, iktidar sahibi olanın sözünün kanun sayıldığı bir yerde devlet, şiddet, baskı, korku yaratarak toplumu kendisine biat ettirmeye çalışmaktadır. Bu politikanın en yoğun uygulandığı alanlardan birisi de cezaevleridir.
 
Cezaevlerindeki yaşam direnişi gerekli kılıyor
 
Cezaevlerindeki yaşam, günlük mücadeleyi, direnişi gerekli kılıyor. Hakların, özgürlüklerin gasp edilmesi, düşünce, ifade özgürlüğünün, haber alma özgürlüğünün sık sık ortadan kaldırıldığı, hakların bizzat devlet tarafından ihlal edilmesi durumu yaşanıyor. Bizler de bu hak gasplarına karşı, hak mücadelesi yürütüyoruz. Bu hak mücadelelerinden birisi kitap okuma hakkı. Cezaevlerinde kitap kısıtlaması, ‘belli zamanlarda kitap alınması’ gibi kısıtlamaların yanında bir de ‘kamu güvenliğini tehlikeye düşürdüğü’ gerekçesi ile verilmeyen kitaplar sorunu yaşanıyor. Yasaklı olmamasına rağmen iki adet kitap, 5275 sayılı yasanın 11’nci maddesinin b bendi gerekçe gösterilerek verilmemiştir. Kitaplardan birisi Martin Van Bruinessen’in ‘Kürdistan Üzerine Yazılar’ kitabı diğeri ise Gayle Tzemach Lemmon’ın “Kobane’nin Kızları” adlı kitabı.
 
Abdullah Öcalan adında karizmatik biri…
 
Eğitim Kurulu, ‘Kobanenin Kızları’ kitabını vermemenin gerekçesinde, yasaklı olmamasına rağmen kitabın 37’nci sayfasında ‘… Öcalan, PKK’nin Türkiye’de bir kahvehanede kurulmasından bir yıl sonra 1974’te Esad’ın daveti üzerine Türkiye’den Şam’a kaçtı. Suriyeli Kürtlerin haklarını inkar eden ve Öcalan’ın hiçbir hedefini paylaşmayan Esad rejimi, Suriyelilerin ve Kürtlerin ortak bir düşmanı olan Türkiye’ye zarar vermek için bu Türkiyeli Kürt lidere ev sahipliği yaptı’ değerlendirmesiyle 36’ncı sayfadaki ‘Abdullah Öcalan adında karizmatik birinin bağımsız Kürt vatanı kurmak için’ şeklindeki değerlendirmesini, ‘örgütü övücü, örgüt liderini yüceltici ve vatanın bölünmez bütünlüğüne gölge düşürücü, düşmanlık ifade eden yazılar’ olarak değerlendirmesi ne bilimle ne hukukla ne de ahlakla ifade edilebilir.
 
Zihniyetin Türkiye’yi götüreceği nokta uçurumun kenarıdır
 
Kitap yasağı, düşünce, ifade özgürlüğünde temel hak ve özgürlüklerin, basın özgürlüğü, iletişim hakkının engellenmesi, demokratik hukuk devletinin uygulamaları, pratikleri olamaz. Bu uygulamalar olsa olsa despotik, totaliter, otoriter rejim ve yönetimlerin diktatörlükle yönetilen ülkelerde görülen uygulamalardır. Türkiye, kitap yasaklarına, kitapların yakılması veya ‘ele geçmesin’ diye gömüldüğü dönemi 12 Eylül Darbesi sırasında yaşamıştır. Kitabı silahla eş tutan, ‘güvenliği tehdit eden bir araç’ olarak gören zihniyetin, Türkiye’yi götüreceği nokta uçurumun kenarıdır, koyu bir karanlıktır.
 
2015 sonrası Türkiye’nin içine girdiği siyasi hat krizin yaşanmasına yol açmıştır
 
2015 Haziran sonrası Türkiye’nin içine girdiği siyasi hat, hak ve özgürlüklerin, demokratik değerlerin, yurttaşların kendi kaderini belirleme haklarının, siyaset yapma hakkının engellenmesine, yerel yönetimlerde halk iradesinin gasp edilmesine, Türkiye’de halklar ve inançlar arasında kutuplaşmaya, yurttaşlar arasında eşitsizliğin derinleşmesine, bunun toplam sonucu olarak da ciddi bir ekonomik ve siyasi bir krizin yaşanmasına yol açmıştır. Yasama, yürütme, yargı bağımsızlığı ortadan kaldırılan ülkede yasama, yürütme ve yargı tek elde birikmiştir. Bu durum demokratik hukuk düzenini ortadan kaldırmış, Anayasa ve yasaların askıya alınmasını, TBMM’nin işlevsizleşmesine neden olarak ara bir rejime ‘istisna hali’nin yaşanmasına neden olmuştur.
 
Kitabın verilmemesi siyasi iktidarın uygulamalarının bir sonucudur
 
Bu durum yani istisna hali Anayasa’nın, yasaların, uluslararası yasa ve normların uygulanmamasına yol açtığı gibi bizim konumuzda da olduğu gibi mevcut yasaların da özgürlükler lehine değil, özgürlüklerin engellenmesi yönünde yorumlanması ve uygulanmasıdır. Mesele, bir kitabın verilip verilmemesinden öte hak ve özgürlüklerin kullanılabilir olup olmamasıyla ilgilidir. Sincan 3 Nolu L Tipi Ceza İnfaz Kurumu Eğitim Kurulu’nun iddia ettiği gibi adı geçen kitap ‘kurumu tehlikeye düşürecek’ kadar tehdit oluşturması bir gerçeklikten ziyade yukarıda kısaca izah ettiğim gibi Türkiye’de hukuk düzeninin geldiği düzey ve Türkiye’deki siyasi iktidarın uygulamalarının bir sonucudur.
 
Özgürlük mü, güvenlik mi?
 
‘Özgürlük mü, güvenlik mi?’ sorusu son süreçlerde özellikle iktidar ve iktidara yakın kesimler tarafından ‘Güvenlik için özgürlüklerin ortadan kaldırılabileceği’ üzerinedir. Özgürlüklerin ortadan kalktığı hiçbir ülkede ‘güvenlik’ olmadığı dünya tarihinde, yakın Ortadoğu tarihinde, Suriye’de yaşanan gelişmelerde çok acı bir şekilde deneyimlenmiştir.
 
Türkiye’nin bu karanlık tablodan kurtulmasının zamanı geldi, geçiyor
 
Sonuç itibariyle kurumun iddia ettiği gibi kitapta, yazarın Sayın Abdullah Öcalan’ı ‘karizmatik bir lider’ olarak tanımlaması kurum güvenliğini tehlikeye soktuğu için değil, mevcut iktidarın Kürt sorununda Kürt halkının hak ve özgürlük, barış, siyaset yapma, yerel demokrasiyi, kadın özgürlüğünü, ekolojik bir toplumu, demokratik ve barışçıl bir toplum taleplerine karşı iktidarın aldığı tavrın Kürt karşıtı politikanın, tecrit politikalarının yansımasıdır. Alınan karar her ne kadar yasaya dayandırılsa da hukuksuzdur. Bu bilimsellikten uzak, hukuksuz ve hak kullanımını engelleyen kararın iptal edilmesi için İnfaz Hakimliği’ne yaptığım başvuru lehime sonuçlanmış olsa da cezaevi savcısının itirazı üzerine 1’nci Ağır Ceza (hiç lehte karar verdiklerine tanık olmadım) kitapların tarafıma verilmesini engelledi. 21’nci yüzyılda kitaptan, kitap okuyanlardan korkan bir Türkiye, siyasi atmosferi yaratanların halklara vereceği bir şey yoktur. Türkiye’nin bu karanlık tablodan kurtulmasının zamanı geldi, geçiyor.”