Aysel Dersim’in hakikati…

  • 09:30 16 Mayıs 2022
  • Güncel
Şirin Çınar
 
DERSİM - Almanya'nın Essen kentinde tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Kürt Siyasetçi Aysel Doğan’ı anlatan ve beraber mücadele eden yol arkadaşları Aysel’in kendisini davasına adayan devrimci bir kadın olduğunu vurgulayarak, “Aysel Doğan Dersim’in hakikatiydi” diye belirtti.
 
Almanya'nın Essen kentinde tedavi gördüğü hastanede 11 Mayıs günü yaşamını yitiren PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısı ile 1999 yılında 2’nci Barış Grubu olarak Türkiye'ye gelen Kürt kadın siyasetçi Aysel Doğan, 14 Mayıs günü memleketi Dersim’de son yolculuğuna uğurlandı.
 
Dersim’de 1953 yılında dünyaya gözlerini açan Aysel, çocukluk yıllarını doğduğu kentte geçirir. Ankara’da Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği Bölümü’nü okuyan ve mezun olduktan sonra lisede öğretmenlik yapan Aysel, bu dönemde siyasi çalışmalara katılır. Öyle ki, 12 Eylül Askeri Darbesi’nde hiç yargılanmadan 2 yıl boyunca tutuklu kalır. 1990 yılında 11 aylık tutukluğunun ardından Avrupa'ya iltica eden Aysel, Avrupa'da Kürt özgürlük mücadelesinde aktif olarak yer alır. KCK üyesi olan Aysel, 2 Ekim 1999 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısı ile “2’nci Barış Grubu” olarak Türkiye'ye gelir. Türkiye’ye geldiği gibi tutuklanarak 10 yıl hapis cezası verilen Aysel, 2009 yılında cezasının bitmesi ile tahliye edilir.
 
Cezaevinden çıktıktan sonra memleketi Dersim’e gelen Aysel, Alevilik İnanç ve Kültür Akademisi’ni kurar. Bu dönemde “KCK operasyonları” adı altında yapılan siyasi soykırım operasyonlarında Aysel, bir kez daha tutuklanır ve 18 yıl hapis cezası verilir. 7 Mayıs 2015 tarihinde Yargıtay tarafından kendisine verilen 18 yıllık hapis cezası bozulan Aysel, yaşadığı ağır sağlık sorunları nedeniyle tahliye edilir. Tahliye edilmesiyle birlikte tedavi amacıyla iltica ettiği Almanya'da 11 Mayıs günü yaşamını yitirir.
 
Hayatını Kürt özgürlük mücadelesine adayan Aysel Doğan’ı, mücadele arkadaşları anlattı.
 
‘Aysel Dersim’in ta kendisi’
 
Aysel ile birlikte aynı cezaevinde kalan 1’inci Barış Grubu üyesi Yüksel Genç, “Aysel’le biz tam olarak 23 yıl önce barış için yola çıkan grubun birer parçalarıydık. Bu topraklara barışın gelmesi için her şeyi göze alarak bir araya geldik. Bu şekilde birbirimizle barış yoldaşlığı kurduk. Ve benim gördüğüm Aysel hayatım boyunca gördüğüm en direngen insanlardan biriydi. Her zaman ne yapacağını çok iyi bilen, kararsızlık yaşamayan ve yapmak istediğini yapan biriydi. Bir şey yapmak için yola çıktığı zaman o şeyin bir parça olmaktan asla vazgeçmiyordu. Zorluklara karşı çok inatçıydı. Belki de biraz Dersim’le alakalıydı bu direngenliği ve inadı. Ama zaten Aysel Dersim’in ta kendisiydi” diyor.
 
‘Aysel’in direnişi bizi sarmaladı’
 
Aysel kadar ömrünü özgürlüğe adayan çok az sayıda insanın olduğunu ifade ediyor Yüksel. Aysel’in ömrünü bir emek olarak halkına ve amacına sunduğunu kaydeden Yüksel, cenazeye saldırı gerçekleştirilmesine işaret ederek, şunları belirtiyor: “Aysel sadece bu topraklarda yoldaşlarıyla beraber olmak istedi. Bütün bunlara rağmen Aysel’in cenazesini birlikte defnedemedik. Bu yüzden hem bizim defin hakkımız hem de Aysel’in son isteğini gasp etmiş oldular. Bunun için Aysel’in bütün yoldaşları gibi ben de bu durum için kırgınım ama her şeye rağmen Diyarbakır’dan Dersim’e kadar getirmiş olduğumuz cenazesi o kadar direnişle geçti ki, Aysel’in bütün direnişi her bir yanımızı sarıp sarmaladı. Yine aynı şekilde Aysel nasıl yaşadıysa o şekilde de yaşamını yitirdi. Tıpkı her zaman kavga ettiği gibi. Her ne kadar direnişli bir uğurlama olmasa da Aysel’i kendi ellerimizle gömmek isterdik.”
 
‘Aysel Dersim’in hakikatiydi’
 
Aysel Doğan’ın bir diğer cezaevi arkadaşı Şükran Yılmaz da, “Aysel Hoca Dersim’in hakikatiydi” diyerek, “Aysel hocanın öfkesi de sevgisi de bir deniz gibiydi. Bunun için hem dağımız hem de denizimizdi. Bunun için Aysel hocadan hiç ayrılmadık, ayrılmayacağız da. İnsan ne kadar sevdiklerini anlatsa da her zaman yetersiz kalır ama direniş ve dostlukta tam bir Dersim kadını sembolüydü” sözleriyle Aysel’i anlatıyor. Cenaze töreni sırasında polislerce kitleye yapılan saldırıya da değinen Şükran, “Aysel hoca her zaman ‘Bizim ölümüzden dahi korkuyorsunuz’ derdi. Ve gerçekten ölümümüzden dahi korkuyorlar. O yüzden bu Kürt sorununa da yaklaşımın resmi oluyor. Ve bu, aynı zamanda kadına tahammülsüzlüğünün de göstergesi oluyor. Bu yüzden biz acımızı yaşayamadık. Aysel hoca ‘Tek bir yoldaşımın burnu dahi kanamasın’ demişti. Ama biz yoldaşımızın kabrine dahi dokunamadık. Bu coğrafyada ölümüze dahi saygı yok. Yapılacak olan barışı Aysel hoca göremedi ama barış için verilen savaş onlara inat barış gelene kadar devam edecek” diyor.
 
‘Aysel kendini davasına adayan devrimci bir kadındı’
 
“Bazı insanları anlatmak çok kolay değildir” diyen Evrim Konak için de Aysel tarihe iz bırakan isimlerden. Evrim, Aysel’e dair şunları söylüyor: “Aysel, tüm yaşamını ezilenlerin davasına adayan, mazlum Kürt halkının mücadelesinde aktif rol alan devrimci bir kadındı. Aysel Heval ile beraber kavga ettik. Aynı şekilde cezaevinde de beraber kaldık. Dostuna ve yoldaşına karşı her zaman sevgi doluydu. Bu uğurda canını veren insanlara karşı duygulu olduğu kadar, sınıf ayrımına karşı da bir o kadar öfkeliydi. Bunun için Aysel Doğan’ı sahiplenmek bir onurdur. Özellikle bütün kadınların Aysel’i sahiplenmesi gerekiyor. Çünkü her bir kadının Aysel’in hayatından ve mücadelesinden öğrenmesi gereken çok şey var.”