‘Tutsak gazeteciler için birlikte mücadele edeceğiz’

  • 09:01 31 Mayıs 2023
  • Güncel
 
Şehriban Aslan
 
DÎLOK - Yeşil Sol Parti Dilok Milletvekili Sevda Karaca, gazetecilere yönelik baskı ve tutuklamaları değerlendirerek, gazetecilerin hakikati yazma mücadelesinin adalet mücadelesi ile iç içe olduğunu, tutsak Kürt gazetecilerin bırakılması için Meclis’te ve her yerde gazeteciler için birlikte özgürlük ve adalet mücadelesi vereceklerini söyledi.  
 
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında 8 Haziran 2022 tarihinde gözaltına alınan 20’si gazeteci 22 kişiden gazeteciler JINNEWS Yazı İşleri Müdürü Safiye Alağaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan’ın da aralarında bulunduğu 16 gazeteci, 16 Haziran’da “örgüt üyesi olmak” iddiası ile tutuklanmıştı.
 
Birkaç ay sonra da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 29 Ekim 2022 tarihinde Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever’in, JINNEWS ve MA muhabirlerinin de aralarında olduğu 10 gazeteci tutuklandı.
 
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açık tanık Ümit Akbıyık'ın ifadeleri üzerinden başlatılan soruşturma kapsamında 25 Nisan’da Amed merkezli 21 ilde yapılan operasyonlarda gözaltına alınan 191 kişiden 52'si tutuklandı, 139 kişi ise serbest bırakıldı. Tutuklananlar arasında muhabirimiz Beritan Canözer, MA editörü Abdurrahman Gök ile gazeteciler Mehmet Şah Oruç, Remzi Akkaya ve Mikail Barut da vardı.
 
Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde tutuklama
 
Bu tutuklamaların üzerinden gün dahi geçmeden yeniden Ankara merkezli soruşturma ile gözaltına alınanlar arasında bulunan DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu ile MA Editörü Sedat Yılmaz da tam da 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde tutuklandı.
 
İlk duruşmada tahliye edildiler
 
Sadece 11 ayda 34 gazeteci tutuklanırken, 29 Ekim 2022’de tutuklanan 9 gazeteci 16 Mayıs’ta görülen ilk duruşmalarında tahliye edildi. Aynı soruşturma kapsamında alınan Yeni Yaşam gazetesi çalışanı Hamdullah Bayram ise başka bir dosyası olduğu gerekçesi ile bırakılmadı. Amed’de tutuklu olan ajansımız Yazı İşleri Müdürü Safiye Alağaş’ın da ilk duruşması 15 Haziran’da, diğer 15 gazetecinin de 11 Temmuz’da Amed’de görülecek.
 
Gazetecilere dönük başlatılan baskı ve tutuklamaya dönük tepkiler devam ederken Yeşiller ve Sol Gelecek Parti (Yeşil Sol Parti) Dilok Milletvekili gazeteci Sevda Karaca baskıları değerlendirdi.
 
‘90’dan bu yana baskı var’
 
Tarihin gazetecilere yalnızca gazetecilik faaliyetlerinden kaynaklı baskı konusunda örneklerle dolu olduğunu söyleyen Sevda, “Gazeteciler aynı zamanda siyasi iktidarların kendi muhaliflerine gözdağı vermenin bir aracı olarak da sistematik bir baskı haline getirdiler. Özellikle de Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözülmeye adım atılmadığı ve ‘terör’ konsepti ile bir savaş politikası haline getirildiği dönemlerde. Bütün süreçlerde özellikle Kürt gazetecilerde ve diğer gazetecilerde faaliyetlerinden kaynaklı çok ciddi baskılara maruz kaldı. Aynı zamanda Kürt halkının mücadelesinin sesinin, sözünün duyurulur olmasının önüne geçmek için de Kürt basınının baskı altına alındığını çok iyi biliyoruz. Bu konuda 90’ların ilk yarısından itibaren çok acı deneyimlerimiz de var. Bölge illerinde çok sayıda gazetecinin katledilmesiyle birlikte devletin Kürt sorununda ‘terör’ konseptini yürüttüğünü gördük. Bugün de çeşitli yönleriyle tartıştığımız ve ciddi bir karanlık ittifakın bir parçası olan hizbulkontra güçleri çok sayıda gazeteci arkadaşımızı katletti. Bütün bu katliamlarla birlikte aynı zamanda Kürt halkına yönelik de ciddi bir devlet terörü yani karanlık güçlerle ittifak halinde JİTEM gibi çeşitli aygıtlar kullanarak gazetecilik yapma faaliyetlerini canıyla bedel ödeme haline dönüştürülmüş oldu” dedi.
 
‘Gazeteciler üzerinden bütün topluma gözdağı veriliyor’
 
90’lardan bu yana devam eden bu sürecin çeşitli uzantılarının da görüldüğü bir süreç yaşandığını belirten Sevda, bunun özellikle seçim dönemlerinde daha net olduğunu söyledi. Sevda, “Evlere yapılan baskınlarla çok sayıda arkadaşımızın gözaltına alınmasıyla ve mesnetsiz bir biçimde tutuklamalarla da çok açık bir biçimde gördük. Bütün bu süreç bize gösteriyor ki özellikle basının zapturapt altına alınması, gazetecilere ve gazeteciler üzerinden bir bütün olarak halklara gözdağı verilmesi devletin vazgeçemediği baskı araçlarından bir tanesi gibi görünüyor. Ben de çok uzun yıllardır basın alanında çalışan ve gazetecilik yapan, muhalif gazeteciliğin bir parçası olan bir gazeteci olarak arkadaşlarımla beraber bu süreçleri deneyimledim. Ve çok sayıda arkadaşımız sadece gazetecilik yaptığı için cezaevlerinde aylarca iddianame bekledi. Bu ülkede hukukun hukuksuzluk laboratuvarında kurulmaya çalışıldığı;  denek olarak öncelikle Kürt gazetecilerin ve özellikle Kürt kadın gazetecilerinin kullanıldığını çok yakından deneyimledik. Bunun olmaması için de hep birlikte gazeteciler olarak hem dayanışmayla hem mesleğimizi yapmanın hem de halkın haber alma hakkı gerçeği için birlikte bu süreçte mücadele ettik” sözlerini kullandı.
 
‘Kürt kadın gazeteciler yürütülen kadın mücadelesinin parçası oldu’
 
Kurdistan’da yürütülen savaş politikalarından en ağır yükünü kadınların çektiğine dikkat çeken Sevda, “Bunların ne demek olduğunu hiç anlatmaya gerek yok. Çünkü bunlar yaşamımızın orta yerinde olan gerçeklelerdir. Bütün bu süreçler bizim için daha fazla şiddet, yoksulluk, işsizlik anlamına geldi. Kentin olanaklarından yararlanamama, topraklarımızı işleyememe, sürekli zorunlu göçe maruz kalma, dilimizi konuşamama ve kültürümüzü yaşayamama, eşit yurttaşlık haklarından iki kere yararlanamamak anlamına geldi. Özellikle Kürt kadınları için Kürt kadın gazetecilerinin varlığı katmerli sorunları görünür kılması açısından önemli. Ama sadece sorunun ortaya çıkması açısından değil çözümün de dayanakları kadın olduğu için kadınların mücadele dayanaklarını ortaya koymak bakımından çok önemli bir işlev gördü. Tam da bu nedenle kadın gazetecilerin bütün bu savaş ortamı içerisinde kadınların siyasete müdahale eden özneler haline gelmesinin de engellenmesi için özel olarak hedef alındığını düşünüyorum. Kürt kadın gazeteciler, kadın kurumlarıyla eş güdümlü bir biçimde çalışma yürüten, ülkenin her yerinde kadına yönelik şiddete karşı yürütülen mücadelenin bir parçası oldu. Bunun çok önemli ve kıymetli bir yerde durduğunu gördük. Bu zamana kadar gizlenmeye çalışılan, devlet ve adalet mekanizmalarıyla, kapatılmaya çalışılan suçların kadın gazeteciler sayesinde ortaya çıkarıldığını gördük” şeklinde konuştu.
 
‘Bu örgütlü saldırı karşısında durmalıyız’
 
“Çok önemli bir şeye daha değinmek istiyorum; Kürt gazetecilerin deneyim aktardığı, örgütlü bir güç haline geldiği alanlara yönelik de saldırılar var” diyen Sevda, şunları belirtti: “Mesela deneyimli gazetecilerden olan DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu, MA Editörü Abdurrahman Gök ve Sedat Yılmaz’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda meslektaşımızın tutuklandığını gördük. Bu türden hedefli saldırılar aslında genel olarak özellikle Kürt kadın gazetecilerin, deneyimli gazetecilerin aynı zamanda gazetecilik faaliyetleri yürütürken mesleki dayanışma alanlarına saldırılar olduğunu gördük. Bu bir bütünen toplumun örgütlülüğüne dönük saldırıların önemli halkalarından bir tanesi ve bu halkayı kaçırmamalıyız. Yani gazetecilere tek tek mesnetsiz iddialarla gazetecilerin örgütlülüğüne dönük saldırı yapılıyor ve bu örgütlü saldırı karşısında ancak gazetecilerle ve haber alma hakkına sahip halkın örgütlülüğüyle beraber karşı durabiliriz.” 
 
Tutuklu bulunan gazetecilere vurgu yapan Sevda, şu şekilde ifadelerde bulundu: “İddianame bekleyen, tutuklu olan, hükümlü olan bütün gazeteci arkadaşlarımızın adalet mücadelesi bizim için vazgeçilmez mücadelelerden bir tanesidir. Gazeteci arkadaşlarımızın davalarını tek tek takip etmek olmak üzere bir bütün olarak gazetecilere yönelik tüm baskıların karşısında Meclis’i bir araç haline getirmek gibi önemli bir sorumluluğumuzun olduğunu düşünüyorum. Bugün Meclis oluşumunda karanlık ittifaklarla bu baskı düzeninin, tek adam rejiminin daha da kalıcılaşması için adımlar atılıyor. Daha önce de değindiğim gibi 90’lı yıllarda gazetecileri katleden hizbulkontra gücünün devamı olan HÜDA-PAR’ın Meclis’e sokulmasıyla; kadınları bir insan yerine bile koymayan Yeniden Refah Partisi’nin, vatan, millet, bayrak söylemiyle muhalefet yapan Sinan Oğan ile ittifak yapılmasıyla çok açık, somut bir biçimde görüyoruz. Bu tablonun kendisi gerçekleri, hakikati ortaya koymaya çalışan gazetecilere yönelik baskıların daha da ağırlaşacağının emareleridir.
 
Umutsuzluğa yer yok biz kazanacağız
 
Meclis’i böyle dolduranların karşısında emeğin, özgürlüğün, eşitliğin, halkların kardeşliğinin, kadın mücadelesinin ve elbette ki gazetecilerin mesleklerinin yerine getirmesinin adalet mücadelesinin de en büyük savunuculuğunda olma anlayışıyla karşı karşıyayız. Tutuklu Kürt gazetecilerin serbest kalması, hakikatleri yazmaya, söylemeye devam etmesi için adalet mücadelesinin iç içe geçtiğini tekrar tekrar ortaya koymalıyız. Meclis’te ve tüm mücadele alanlarında bu iç içeliği daima vurgulayarak gazeteciler için özgürlük, adalet mücadelesinin bir parçası olarak hep birlikte yolumuza devam edeceğiz. Umutsuzluğa yer yok, biz kazanacağız. Ayrıca 15 Haziran ve 11 Temmuz’da duruşmaları görülecek olan gazeteci arkadaşlarımız için; bütün gazetecilere dayanışma çağrısında bulunuyorum.”