Gar Katliamı davası: Antep Emniyeti IŞİD’i korudu

  • 09:02 2 Mayıs 2024
  • Hukuk
 
Melek Avcı
 
ANKARA - Gar Katliamı dava avukatlarından İlke Işık, katliamdan üç gün önce canlı bombaları getiren ve gübre satın alan Yakup Şahin'in Antep Emniyeti/devlet tarafından dinlendiği bilgisini hatırlatarak, “Bu katliamın sadece IŞİD'lilerin sorumluluğuyla açıklanabilecek ve sonuçlanabilecek bir yargılama olmayacağını gösteren çok sayıda delile, belgeye sahibiz. Antep Emniyeti görevini IŞİD'i koruyarak yerine getirmiştir” dedi.
 
Geçtiğimiz hafta 10 Ekim Gar Davası’nın 24'üncü duruşmasında savcı esasa ilişkin mütalaasını açıkladı. Mütalaada katliam "insanlığa karşı suç" kapsamında değerlendirilmezken bu duruma henüz tamamlanmamış delil ve belge toplama süreçleri gerekçe gösterildi. Savcı, fail Erman Ekici'nin “Anayasal düzeni ihlal" suçundan, diğer faillerin “kasten öldürme” suçundan cezalandırılmasını istedi. 11 kişinin ölümüne teşebbüsten yargılanan failler için ise beraat talebinde bulundu. Savcı ayrıca mütalaasında Erman Ekici hakkında “İnsanlığa karşı suç”tan ceza istemedi. Geçen celse Antep Emniyet Müdürlüğü’nün, gübre satın alan ve Ankara’ya bombaları getiren araca eşlik eden Yakup Şahin'i katliamdan üç gün önce dinlediği avukatlar tarafından ortaya çıkarılmıştı. Mahkeme heyeti yine avukatların tüm suç duyurusu taleplerini reddederek duruşmayı 26 Haziran tarihine erteledi. Esasa ilişkin mütalaaya dair dava avukatlarından İlke Işık değerlendirmelerde bulundu. 
 
'Katliam ne kadar politikse yargılamanın hızı da o kadar politik'
Yargılamanın, 2016 yılının Kasım ayından bu yana devam ettiğini hatırlatan İlke, davanın başından beri bu yargılamanın hızla sonuçlandırılmaya çalışıldığını belirtti. İlke, “Ülkede hiçbir yargılama bu kadar hızlı sürmüyor, en basit bir alacak davasının bile yıllarca mevcut yargı sisteminin olumsuzlukları nedeniyle sürdüğünü düşündüğünüzde ülkenin en büyük katliamına ilişkin yargılamada büyük bir acele var. Bu acele, bir an önce bu dosyanın kamuoyunun gözü önünden kaldırılması, insanların izlemesine engel olunması gibi bir durum var. Aslında katliam ne kadar politikse yargılamanın da hızının politik anlamları var, hele ki yargının artık tamamen talimatla çalıştığı ortamı düşündüğümüzde. Şimdi Ankara’nın orta yerinde bir mitingin başlangıcında IŞİD elini kolunu sallayarak geldi ve çok büyük bir katliam gerçekleştirdi. 103 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce yaralı var, ülkede on binlerce kişi tanıklık etti ve aslında oraya gelen gelmeyen herkes için şöyle bir anlamı vardı bu katliamın; 2015 Türkiye’sini unutmayalım ve bunu unutturmamaya da çalışıyoruz. Haziran seçimlerinde AKP çoğunluğu kaybetmişti ve ondan sonra da “kaos mu istiyorsunuz işte size kaos” demişlerdi ve 10 Ekim bu iki seçim arasındaki gündür. Sedat Peker ne demişti, ‘korku iklimine ihtiyaç var.’ O günün adıdır. Bununla tekrar iktidarı tesis ettiler” sözlerini kullandı.
 
‘Önümüze koyulmuş büyük bir duvar var’
 
Mahkemenin gerçeklerin üzerine gitmek istemediğine dikkat çeken İlke, "Tüm sorumluların yargılanmasına, çabalarımıza ilişkin koyulmuş büyük bir duvar var. Kim bu sorumlular; evet, IŞİD bu katliamı yaptı ve bir kısmını yakaladılar, yarım yamalak delillendirdiler, yargıladılar çünkü ‘örgüt üyeliğinden’ yargılanan firari sanıklar bile aslında örgüt yöneticisi ve biz bunları bile mahkemeye ispatlamak zorunda kaldık. IŞİD örgütledi ama bu katliamın gelişi, örgütleniş biçimi, Antep, Adıyaman, sınırlar, Ankara’daki bu mitinge izin veren ve önlem alması gereken Ankara Valiliği, emniyet müdürü, İçişleri Bakanlığı’nın sorumluluklarını asla tartışmayan bir yargı var karşımızda. Sadece, ‘IŞİD'lilere ceza verdik ve bu dosyayı kapatalım’ diyorlar. Bir diğer mesele ise insanlığa karşı suç. Bu dosya Türkiye’nin ilk insanlığa karşı suç yargılaması, sanıklardan Erman Ekici için bu yönde sürüyor. İddianame daha önce Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmişti. Geçtiğimiz haftaki duruşmada insanlığa karşı suçu görmezden gelen ve yine ‘anayasal düzeni yıkmaya teşebbüsten’ cezalandırma talep eden bir mütalaa var karşımızda” diye belirtti.
 
‘Yakup Şahin’e ilişkin deliller savcılar tarafından saklandı’
 
Mütalaanın 2018 yılındaki tutuklu faillerin karar duruşmasından sonra Yargıtay'ın usuli eksikliklerle bozduğu kararın ardından verildiğini ifade eden İlke, “Yargıtay da bu bahsettiğimiz noktalara hiç bakmamıştı ve neye takılmıştı; 11 kişinin yaralanmasının bu mitingle ilgisi var mı yok mu bunu tartıştı. Mütalaa bundan ibaret ama biz 2018'den bu yana devam eden yargılamalarda neleri gördük, bulduk, neler geldi; bu katliamın sadece IŞİD'lilerin sorumluluğuyla açıklanabilecek ve sonuçlanabilecek bir yargılama olmayacağını gösteren çok sayıda delile, belgeye sahibiz. Bu katliamın planlayıcılarından Yakup Şahin, katliamdan önce gübreyi almaya çalışan böyle tespit edilen ve bu delilleri savcılar tarafından saklanan bir kişi. Bunu biz Nizip’teki kayıp dosyalar diye her seferinde anlatıyoruz. Katliamdan 4 yıl sonra savcıların bu dosyaları adliye ortasına atmasıyla öğrendik. Hiç abartmıyoruz bunu artık bütün kamuoyu biliyor. Adliyenin ortasına attılar ve başka yerlere tayin oldular ve dosyanın savcıları Ankara Adliyesi'ni terk edip gitti” dedi.
 
‘Fail gübre alırken devlet tarafından izlenmiş’
 
Devamında İlke şunları söyledi: “Orada ne vardı, Yakup Şahin 30 Eylül günü Nizip’e gidiyor, gübre almaya çalışıyor ve gübreci davranışlarından şüpheleniyor çünkü tonlarca gübre almak istiyor tabii ihbar ediliyor. Nizip Emniyeti bu kişiyi buluyor, Yakup Şahin diyor, adresini buluyor Antep Emniyeti'ne bildiriyor ama Antep Emniyeti hiçbir şey yapmıyor. Şimdi biz buna ilişkin mahkemeden suç duyurusu talep ettik, başka pek çok konuda talep ettiğimiz gibi mahkeme asla yapmadı. Antep'in sorumluluğu çok açık, 30 Eylül günü size bulunan ve bildirilen Yakup Şahin’i neden yakalamadınız, yakalansaydı katliam planının tamamı çökecekti. Bu kadar somut bir şeyden bahsediyoruz. Bombaların yapımı sağlanamayacaktı ve bir de bu Yakup Şahin Ankara’ya canlı bombaları getiren, eskortluk yapan kişilerden. Öndeki araçla canlı bombalar geliyor o da eskortluk yapıyor, Ankara’ya girmelerini sağlayan kişi. Bu kişiyi yakalamıyorsunuz, yakalamadığınız gibi bizim suç duyurusu talebimizi mahkeme kabul etmedi, biz kendimiz Antep Emniyeti yetkilileri hakkında suç duyurusunu yaptık.
 
‘İkinci kez aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar’
 
Yıllarca dosyamız Antep Cumhuriyet Başsavcılığı’nda bekledi, hiçbir bilgi alamadık ve en son büyük zorluklarla dosyanın akıbetine ilişkin evrakları alabildik. Orada gördük ki Antep Emniyeti yakalamadığı gibi katliamdan üç gün önce 7 Ekim'de Yakup Şahin hakkında dinleme kararı almış. Ankara 4. Ağır Ceza'ya başvurmuş çünkü dinleme kararlarını ülke genelinde 4. Ağır Ceza veriyor bu da hayatın ilginç bir ironisi diyebiliriz, bizim yargılamayı da yürüten mahkeme. Dinleme kararı almışlar. Yakalamadıkları gibi bir de dinlemişler, izlemişler. Katliama üç gün var yakalamamışlar. Yakup Şahin o sırada aynı adreste, Antep’te zaten dinledikleri için nerede olduğunu da biliyorlar. Bu gerçeklik ve bu deliller değerlendirilmeden verilen bir mütalaa var, ikinci kez aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar. Sunulan bütün delillere yok muamelesi yapıyor ve diyor ki ben sadece bu sanıklara ceza veririm. Toplamda verdikleri mütalaa bu anlama geliyor.
 
‘Antep Emniyeti görevini IŞİD’i koruyarak yaptı’
 
Yine müfettiş raporu bizim yıllardır talep ettiğimiz çok önemli bir kayıt; raporda Yakup Şahin hakkında dinleme kayıtlarının olduğu vardı. Müfettişler bu bilgiyi öğrenmişlerdi. Biz yıllardır Yakup Şahin’i dinlediniz mi ve kayıtlar var mı sorusunu soruyorduk. Antep Emniyet Müdürlüğü ‘hayır dinlemedik’ demişti. Gizledikleri gibi yalan, yanlış bilgi veren hatta mahkemeleri yanıltan bir emniyet, valilik, bakanlık var. Hiçbir bilgi vermeyen, gerçeği gizlemek için büyük bir çaba içerisinde olan yargı, polis, emniyet ve istihbarat teşkilatlarından oluşan bir duvarla mücadele ediyoruz.
 
‘Ceza verilerek geçiştirilecek bir dosya değil’
 
O kadar çok delil ve belgeden bahsedebiliriz ki yine katliam planlayıcılarından Yunus Durmaz’ın yakalanmadığını biliyoruz. Son duruşmada yine söyledik mahkeme buna dair de suç duyurusunda bulunmadı. Yunus Durmaz’ı yakalama kararına rağmen yakalamayan, katliamdan sonra da dinlemelerine rağmen 19 Mayıs 2016’ya kadar yakalamayan bir Antep Emniyeti var. O dönemin valisi şu an İçişleri Bakanı olan bir Ali Yerlikaya gerçeği var. Antep Emniyeti görevini asla yapmamıştır hatta görevini şöyle yapmıştır; IŞİD’i korumuştur. Kollamıştır. Adıyaman Emniyeti böyle çalışmıştır. Canlı bombalar İslam Çay Ocağı’nda şehrin ortasında alenen örgütlenmiştir. Ailelerin, ‘çocuklarımız canlı bomba oluyor ne olur bulun evlatlarımızı’ feryatlarına hiç kimse bir şey yapmamıştır. Kilis ve sınırlar yolgeçen hanı gibi ki biz onlarca tanık dinledik, IŞİD’e gidip gelen kadınlar, sanıkların eşleri, yakınları bize oraya nasıl geçtiklerini anlattılar, ‘sınır yok mesela ve o kadar rahat girip çıkıyorduk ki’ diyorlardı. O kadınlar geldiler ve hiçbir ceza almadan Türkiye’de yaşamaya devam ediyorlar. Bu katliam sadece IŞİD’in gerçekleştirdiği bir katliam olarak değerlendirilemez. Onlara ceza verilerek geçiştirilecek ve kapatılacak bir dosya kesinlikle değil.
 
‘2015 dönemi için adalet istiyoruz’
 
Dinlenmeyen tanıklara ve dosyada hala istenilen bilgi ve belgelerin toplanmamasına rağmen esasa dair mütalaanın verilemeyeceğini kaydeden İlke, gelecek duruşmanın çok önemli olduğunu vurguladı. İlke son olarak şöyle konuştu: “Kamu görevlileri hakkında tek bir suç duyurusu yapmayan mahkeme var. Geldiğimiz yıl itibariyle davayı bırakın bir soruşturma dahi başlatılmış değil. Alanda gaz kullanan çevik kuvvete, sağlık ekipleri geç geldi. Şimdi karşımızdaki bir duvar, çok açık nedenini biliyoruz ve bu katliama ilişkin politik sürece ilişkin de yargı kendince bize politik bir cevap veriyor; bütün sorumluları bulmamak ve oraya yargılamayı götürmemek üzere. Biz her aşamada başka dilekçelerle bu mücadeleyi sürdürüyoruz, kendimiz suç duyurusu yapıyoruz, müfettiş raporunun tamamına erişmek için ayrıca idari dava açmak durumunda bile kaldık, Anayasa Mahkemesi’nde başvurularımız var. Bütün süreci başka başvuru ve noktalarla yargılamanın bu duvarını aşmak için kendimizce gedikler açabilecek her yol ve yönteme başvuruyoruz. Ama elbette ki önemli olan kamuoyunun takip etmesi çünkü 2015 dönemi için adalet istiyoruz. Ülkeyi o korku ve kaos dönemine teslim eden iktidarı yarattığı bu en büyük katliama ilişkin adalet istiyoruz. O nedenle 26 Haziran önemli, bütün herkesin izlemesi ve orada tartışılanları konuşmaya devam etmesi önemli.”