Galatasaray'dan Sêmalka'ya annelerin mücadelesi

  • 09:05 14 Kasım 2021
  • Medya Kritik
 
Dicle Müftüoğlu
 
HABER MERKEZİ - Bu topraklardaki özgürlük mücadelesine paralel ilerleyen annelerin mücadelesi günden güne büyüyor. Dün Galatasaray Meydanı'nda çocuklarının kemiklerini isteyen annelerin çığlığı bugün Sêmalka'da yankılanıyor.  
 
Beyaz bir tülbendin gölgesi iniyor yüzüne. Gözlerindeki hüznü de örtüyor o beyaz tülbendi. Yıllar oldu evlat kokusu almayalı, ama olsun bu topraklardaki özgürlük tutkusu da o koku kadar kıymetli. Bu yüzden çocuğuyla birlikte mücadele ediyor. Çocuğu yitip gitse de onun mücadelesini büyütüyor. Kimi zaman bir meydanda onun fotoğrafıyla bekliyordu kimi zaman başındaki tülbendi barut, bomba kokan dağların ortasına fırlatıyordu kimi zaman canını kalkan yapıyor kimi zaman da bir sınır kapısında pusuda katledilmiş çocuğunun cenazesini almak için direniyor. 
 
Annelerin yüzleri, bulunduğu şehir, adı değişiyor ama inancı, kararlılığı değişmiyor. 
 
Berfo ana
 
"Benim evladım gelir diye kapıyı bacayı açık bıraktım. Ay geçti, gün geçti, sene geçti benim çocuğum gelmedi. Benim çocuğum ölmüşse cenazesini bana versinler" demişti Berfo Kırbayır. Cumartesi anneleri ve kayıp yakınları olarak verdiği mücadele sonucunda Berfo ananın aralarında bulunduğu kayıp yakınları 6 Şubat 2011 tarihinde dönemin Başbakan'ı Tayyip Erdoğan ile görüşmüştü. O görüşmenin de sembol ismi olmuştu Berfo ana. Erdoğan Berfo anayı dinlemiş ve oğlunun kemiklerini kendisine ulaştırma sözü vermişti. 
 
Erdoğan, o dönem birçok konuya dair söylediği "Benim sorunum" lafını dile getirmişti. 
 
Ana akım medyada günlerce manşetler Berfo ananın fotoğraf ve çığlıklarıyla dolmuştu. Tüm medya Berfo ana ile görüşmek için yarışa girmişti. 
 
Geçen yıllarda verilen sözler tutulmadığı gibi Cumartesi Anneleri'nin adalet mücadelesini yürüttüğü simge alan Galatasaray Meydanı dahi yasaklandı. Berfo ana, 106 yaşında gözlerini hayata yumarken dahi oğlu için mücadelesinden vazgeçmedi. Özgür ve muhalif basın hariç kimse, Berfo anayı da, onun kabri yanına kayıp oğlu Cemil için kazdırdığı mezarı yazmıyor. 
 
Garzan’dan kaldırıma gömülen cenazeler
 
Dedik ya tarih değişiyor, mekan değişiyor ama zulmün katmerleşen haline karşı direniş hiç değişmiyor. 19 Aralık 2017 tarihinde Garzan Mezarlığı'ndan iş makineleriyle çıkartılarak İstanbul Adli Tıp Kurumu'na götürülen 282 cenaze, Kilyos Kimsesizler Mezarlığı'nda kaldırıma gömülmüştü. Bazı cenazeler ailelerine teslim edilirken büyük bir bölümü ise hala o kaldırım altında bekletiliyor.  Anneler ise yıllardır çocuklarından kalan kemiklerini almak için mücadele ediyor. 
 
Mücadele inadı bu kez Şırnak’a taşınıyor. Gabar Dağı'nda 30 Temmuz 2020’de çıkan bir çatışma sonrası gerçekleştirilen hava saldırısında yaşamını yitiren Seyithan Acay'ın annesi Rukiye Acay da 400 günü aşkın süredir çocuğunun cenazesini istiyor. Bu taleple çalmadık kapı bırakmayan Rukiye anne,  “Bir parmağı bile kalmış olsa alıp, buraya getireceğim. DNA testi dediniz. DNA testi de çıktı. Öldürdünüz niye vermiyorsunuz. Biz cenazemizi alıp, defnetmek istiyoruz” diye talebinde bulundu.
 
Direnişin Sêmalka ayağı
 
Annelerin mücadele ateşi bu kez Sêmalka'ya taşınıyor. Egemenler tarafından parçalara bölünen topraklara konulan bir sınırda bekliyor anneler. Sêmalka Sınır Kapısı’nda ise anneler, Federe Kürdistan Bölgesi'nde Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) bağlı silahlı güçlerin kurduğu pusu sonucunda yaşamını yitiren HPG’lilerin cenazelerini almak için nöbet eylemi başlattı. KDP ise gerillaların hava saldırısında öldüklerini iddia ediyor ve cenazeleri vermeyerek gerçeğin açığa çıkmasının önüne geçmeye çalışıyor. 
 
"Kürdistan" adı taşıyan bölgeye geçişlerine dahi izin verilmeyen annelerin talebi uzun yıllardır dillerdeki talebin devamı. 1 ay önce ellerindeki beyaz tülbentleriyle yıllardır ambargo nedeniyle kapalı olan sınır kapısına yürüdüler. Bir pusuda katledilen çocuklarının bedenini doğdukları topraklara gömmek, o mezarla evlatlarının kokusunu içine çekmek için mücadele veriyor anneler.
 
Kürtler size baş eğmez
 
Diğer annelerin verdiği mücadeleyi yazmayan medya bu çığlığa da kulak tıkıyor. Annelerin evlatlarının cenazelerini alıp defnetmek gibi en doğal insani haklarına karşı mücadelesini görmüyor. Onlar görmese de yazmasa da anneler sınır kapısında bir direniş ateşi yakıyor, dalga dalga büyüyen bir çığlığı gökyüzüne bırakıyor. 
 
Bu çığlığa set çekilse de Van sokaklarından Edibe Babur, annelerin sesini çoğaltırcasına haykırıyor: Kürtler size baş eğmez.