‘Adalet’in kritiği: Medyanın görmekten korktuğu iki annenin direnişi…

  • 09:04 28 Ağustos 2022
  • Medya Kritik
 
Marta Sömek 
 
HABER MERKEZİ - Tüm dünyanın gördüğü, medyanın ise görmekten korktuğu iki annenin vücudundaki işkencelerle her hafta inatla eyleme giderek yenileri eklenmesine rağmen dillerinden düşürmedikleri tek cümle, “Em na tirsin”.  Ancak bu korku karşısındaki tek cesaretin, iki annenin haykırdığı “Biji berxwedana zindanan” sloganı olduğunu da çok iyi biliyorlar…
 
Özgür basının kalemi, gözleri, kulakları, kamerası ve yüreği birçok acıya, direnişe ve sevince tanıklık etmiş, bedenine sığdırmıştır. Ancak kimi zamanlar vardır ki kritiğini yapmak hayli zordur. Her hafta takip ettiğimiz Adalet Nöbeti eylemleri de bunlardan biri.
 
Bundan 23 hafta önce iki anne, “adalet” demek için ilk olarak İnsan Hakları Derneği’nde (İHD), ardından Yenibosna’da bulunan Adli Tıp Kurumu (ATK) önünde, daha sonra da Bakırköy ve Çağlayan adliyelerinde her hafta Adalet Nöbeti tutmaya başladı. Çocuklarına “ceza” verenlerin taleplerini duymaları için adliyede nöbet tutmaya karar veren annelerin tek talebi, dünyanın çocukları üzerindeki işkenceyi, zoru ve baskıyı görmesi, sessiz kalmamasıydı. Çocuklarının başına ne geldiğini bile bilmeyen binlerce tutsak yakınından iki anne, bazen iki bazen de üç anne ile adliye önüne giderek haftalar boyunca görecekleri tüm işkence ve gözaltına rağmen büyük bir kararlılık ve inatla adalet talebini haykırmaya kararlıydı.
 
İki annenin yazdığı direniş…
 
Ancak annelerin açıklama yapması bir yana, daha adım atar atmaz polis şiddetine maruz kalmaya başladılar. Kısa bir süre sonra işkence ile gözaltına alınmaya başlayan anneler, her hafta kararlı bir şekilde adliye önünde nöbetlerini sürdürmeye devam etti. Polisler ise haftalar geçtikçe şiddetin “dozajını” arttırarak anneleri türlü türlü işkenceye maruz bıraktı. Nöbet eyleminin sembollerinden olan tutsak annesi Fince Akman, adeta bir direniş yazdı. Hastalığından ötürü yalnızca iki kere nöbete katılamayan Fince anne, neredeyse her hafta eyleme katılarak polisler karşısında sözcüklerin ötesinde bir direniş sergiledi. Tekmelendi, hakaretlere, tacizlere maruz bırakıldı, yerlerde sürüklendi, ölümle tehdit edildi ancak asla vazgeçmedi. Bir diğer tutsak yakını Cemile Çiftçi de benzer işkencelerle sayısız kez gözaltına alındı, işkenceye uğradı, yine de yılmadı.
 
Herkes duydu, bir tek medya duymadı!
 
Polislerin işkence ederek parçaladığı kıyafeti ile nöbet eylemine katılan Fince anne, “Elimizde silah, hiçbir şey yok. Biz adalet kelimesini ağzımıza aldığımız andan itibaren bize saldırmaya başlıyorlar” sözleriyle yaşadıklarını özetliyor. Fince anne, “Gerekirse bastonla giderim, asla vazgeçmem” diyerek her hafta maruz kaldığı işkence ile polisler tarafından parçalanan gömleğini devlet ve “adalet” olarak tanımlıyor. Havuz ve muhalif medyanın diline pelesenk ettiği devlet ve “adalet”ten bahseden Fince anne için sloganları ve direnişi ise medya dışında herkes işitiyor.
 
 Yüzleş’me
 
Yalnızca tutsak çocuklarının insanca koşullarda yaşamasını haykıran iki annenin sesini dünya duyarken, medya da nefessiz bırakılmadıkları zamanlarda atabildikleri sloganlar ile gözaltı aracının camlarını yumruklayarak polis işkencesine karşı çıkardıkları sesleri iktidar gibi görmezden geliyor. Çıkardıkları her ses ile bir tutsak yakınına cesaret veren anneler, ne işkenceye karşı direnmekten vazgeçiyor ne de medyanın duymadığı o sesin kesilmeye çalışılmasına izin veriyor. 22 haftadır türlü türlü işkence ile gözaltına alınan anneleri özgür basın dışında gören hiçbir medya kuruluşu yok. İktidarın yüzleşmekten korktuğu iki anne, medya için büyük bir korku konusu.
 
Anneleri değil ‘iftira’yı görüyor
 
Üstelik 13 Ağustos’ta gerçekleştirdikleri nöbet eyleminin 21’inci haftasında, tutsak yakınlarından Cemile Karakaş, daha önce bir gözaltı esnasında bir kadını taciz eden ve sık sık haber takibi yapan gazetecileri de tehdit eden İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü'nde Güvenlik Şube Müdürü olan Muhammed Hanifi Zengin tarafından kafası bastırılarak uzun süre yerde nefessiz bırakılmaya çalışıldı. Çığlıklarına rağmen Cemile anneyi nefessiz bırakan polis bu esnada hakaretlerde de bulundu. Medya buna karşı ne mi yaptı? Sabah gazetesi, iki kadını taciz eden, nefessiz bırakan, hakaretlerde bulunan, hala birçok eyleme gelerek gazetecilere tehditler savurmaya devam eden polise karşı, “Polisin müdahalesine ‘Taciz’ dediler… Siber Zorbalardan iftiralı linç kampanyası…” manşetini attı. Aynı haberde, “Siber Zorbalar, Hanifi Zengin'e iftira atmanın yanı sıra hakaretlerde ve tehditlerde de bulundu” sözleri de yer alıyor.
 
Korku iklimini yıkan slogan
 
İki annenin kuracağı bir cümleye dahi tahammül edemeyen ve “adalet” ile devlet kelimelerini dilinden düşürmeyen medya, tacizi “iftira” diye tanımlamaktan da imtina etmiyor. Elbette ki şaşırtmıyor. Dünden bugüne yüzleşmekten kaçan iktidar ve havuz medya, “adalet”ten korktuğu gibi iki annenin dünyaya yayılan direnişinden de o denli korkuyor. Tam da bu korkudandır iki annenin karşısına yüzlerce polisin çıkması. Oysaki iki annenin vücudundaki işkencelerle her hafta inatla eyleme giderek yenileri eklenmesine rağmen dillerinden düşürmedikleri tek cümle, “Em na tirsin”.  Ancak bu korku karşısındaki tek cesaretin de iki annenin haykırdığı “Biji berxwedana zindanan” sloganı olduğunu çok iyi biliyorlar…