‘Bu topraklar bizim, öldürseler de terk etmeyeceğiz’

  • 09:08 16 Mayıs 2022
  • Güncel
HAKKARİ -  “Özel güvenlik bölgesi” ve sınır ötesi operasyonlardan dolayı sınır hattındaki köylere baskılar arttı. Mêrgan mezrasında yaşayan kadınlar, köylerinin boşaltılma riski ile karşı karşıya olduğunu ancak öldürseler de topraklarını terk etmeyeceğini söyledi. 
 
AKP-MHP iktidarının KDP ile birlikte 17 Nisan’da Zap, Avaşîn ve Kurojehro’ya dönük saldırıları yoğun çatışmalarla sürüyor. Sınır ötesi operasyonla birlikte sınır hattında bulunan köyler ise askeri yığınaklar nedeniyle yoğun baskılarla karşı karşıya kalıyor. Hakkari’nin Çukurca ilçesine bağlı sınır bölgesinde bulunan Gêman köyüne bağlı Mêrgan mezrasında yaşayan kadınlar, son süreçte yürütülen operasyonlardan kaynaklı köyde yaşam alanlarının iyice daraldığını belirtti. Kadınlar yaşadıklarını anlattı. 
 
‘Yaylalarımız yasaklandı’
 
 Esmer Demir, yaşamlarının her geçen gün daha fazla zorlaştığını ve askeri baskılarla karşı karşıya olduklarını dile getirerek, uygulanan yasaklardan kaynaklı hayvanlarını bile besleyemediklerini belirtti. Esmer, “Koyunlarımız köyün etrafında değil içerisinde otlanıyor. Köyün içerisindeki otlaklar onlara yetmiyor. Hayatımız hep böyle baskıyla geçti. Yaşanan çatışmalardan ve operasyonlardan kaynaklı yaylalarımıza gidişlerimiz yasaklanmış. Hiçbir şekilde ekim-biçim işleri yapamıyoruz. Bu baskıların artık son bulmasını istiyoruz” dedi.
 
‘Bu topraklar bizim namusumuz’
 
Yaylalara çıktıkları gibi asker engelliyle karşılaştıklarını belirten Esmer, “Bizim toprağımızı bize yasaklıyorlar” diyerek tepki gösterdi. Yaşam alanlarının sadece köyle sınırlı kaldığını ifade eden Esmer,  “Bize karşı yapılan uygulamaların adı zulümdür. Bize, ‘köy içerisinden başka hiçbir yayla ve meraya çıkamazsınız’ diyorlar. 18 yıldır bu köyde yaşıyorum ve 18 yıldır yaylaya çıkmamız hep yasaklandı. Uygulanan yasaklarla bizleri aç bırakmak ve köyü boşaltmamızı istiyorlar. Bizim de köyü bırakmaya niyetimiz yok. Bizi burada öldürseler, yaksalar da bu köyü bırakıp gitmeyiz. İnsan bir kez doğar bir kez ölür. Biz de öldüğümüzde topraklarımızı bırakırız. Ölmeden bu toprakları bırakmaya niyetimiz yok. Çünkü bu topraklar bizim namusumuz” diye konuştu. 
Fatma Demir ise 20 yılı aşkın süredir köyde yaşam sürdürdüğünü dile getirerek, geçen 20 yılın yasak ve baskılarla geçtiğini ve geçmişte rahatça gidebildikleri yaylalarının yasaklanması nedeniyle artık huzurlarının kalmadığını anlattı. Fatma, “Askerlerin baskılarından kaynaklı evlerimizin dışında başka bir yere gidemiyoruz. Yaylaların yasaklanması ve hayvanlarımızı otlatamadığımız için ekonomik olarak da çok zor durumdayız. Rahat bir şekilde gidip çocuklarımıza dahi kıyafet alamıyoruz. Eskiden daha rahattık, yaylalara çıkıyor,  rahat bir şekilde istediğimiz yerlere gidiyorduk. Hatta dağlardan topladığımız otları satıp kazancımızı sağlıyorduk ama artık hepsi bitti” diye konuştu.
 
‘Bu topraklar bizim’
 
Federe Kürdistan Bölgesi’ne dönük saldırıların köylerini de etkilediğini ifade eden Fatma, köyün tüm çevresinin askeri alanlara dönüştürüldüğünü söyledi. Yaşadıkları tedirginlikten kaynaklı çocukların dahi dışarıya çıkamadığını ifade eden Fatma, “Bu topraklar bizim topraklarımız ama serbest dolaşmamıza izin vermiyorlar. Köy ve çevresini yaşanan savaştan dolayı yasaklamışlar. Bu savaşı istemiyoruz ve karşı çıkıyoruz” dedi.