Direnişin binbir hali (5)

  • 09:01 5 Mart 2024
  • Dosya
 
 
 
‘Ev içi emeğin ücretlendirilmesi tartışılmalı’
 
Melike Aydın 
 
MUĞLA - Ev içi emeğin ücretlendirilmesinin kadınlar açısından sakıncalar yaratabileceğine dikkat çeken Evek Sen Genel Başkanı Gülsüm Nazlıoğlu, erkeğin ev içindeki işlere dâhil olmasını sağlayacak ve kadını evin dışında sosyalleşebileceği cinsiyet rollerinden arındırılmış istihdam alanlarının yaratılması gerektiğini vurguladı. 
 
Kadınlar emeği ile her alanda üretimin öncüsü olurken, söz konusu emeğin karşılığını alamıyor. Her alanda mevcut olan emek sömürüsüne karşı kadınlar dün olduğu gibi bugün de yarın da sözünü söyleyeceğini bulunduğu her yerden haykırıyor. Emeğin en fazla sömürüldüğü ve görünmediği alanlardan biri de ev içi emektir. 
 
8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla hazırladığımız dosyamızın bu bölümünde  Ev Eksenli Çalışanlar Sendikası (Evek Sen) Genel Başkanı Gülsüm Nazlıoğlu ile konuştuk. 
 
‘Erkeğin evde devletleşmesini sağlar’
 
Sözlerine Evek Sen’in kuruluş yıllarına değinerek başlayan Gülsüm, 2000-2011 tarihleri arasında yaptıkları tartışmalarda ev içi emeğin önemine dikkat çekti. Gülsüm, “ev işçiliği”, “ücretsiz aile işçiliği” ve ev eksenli çalışma gibi kavramların karıştırılabildiğini söyledi. Ev eksenli çalışmanın ev işçiliğinden farklı olduğunu, iş bulmak için evin dışına çıkmak zorunda olduğunu kaydeden Gülsüm, ev içi emeğin kadının cinsiyet rolleri üzerinden şekillendirildiğini, yaşlı, engelli, çocuk ve erkeğin bakımı anlamına geldiğini ifade etti. Gülsüm, “Ev eksenli çalışmayı ev içi emeğin ücreti gibi düşünmedik. Ev emekçisi kadınlara ücret verilmesi, ev içi rollerin pekişmesi ve farklı şeylerin gelişmesi demek oluyor. Orada parayı devlet de verse erkeğin devletleşmesini sağlayan bir şey var. Devlet parasını veriyor ve evdeki erkeği sana patron konumuna getiriyor” dedi. 
 
 ‘Kadının kazancı ortak harcanırken erkek ev içindeki işlere katılmıyor’
 
Kadının kazancının asıl kazanç olmadığı, ev içi işlerin, yaşlı, çocuk engelli hasta bakımı, erkeğin ertesi güne hazırlanması, ev içi huzurun sağlanması hatta erkeğin cinsel tatmininin sağlanmasının kadının görevi olarak öğretildiğini işaret eden Gülsüm, bu nedenle de kadının ev dışındaki işlerde düşük ücretle çalıştırıldığını ifade etti. Yasaların da düşük ücretle çalıştırmaya göre şekillendiğini kaydeden Gülsüm, “İstihdam alanları erkeklere yönelik hazırlandı. ‘Kadın çalışmasa da olur’ çokça öğretildiği için ev eksenli çalışma hızla yayıldı. Çünkü kadının evden çıkması gerekmiyor. Ancak işi bulmak için evden çıkması gerekiyor, ama evinin işini de yapabiliyor, aynı zamanda para kazanabiliyor. Ama zaten o iş seni boşa bulmuyor; en düşük ücretliden daha düşüğe çalıştığın için buluyor. Düşük ücretle ve hiçbir meslek hastalığı, kaza risklerini yok etmeden sorumluluğunu sana bırakarak güvencesiz çalıştırıyor. Kadın aynı anda evde bakım hizmeti sağlıyor ve ev eksenli çalışıyor. Ama gelirini kendisine değil ortak yaşadığı eve harcıyor oysa erkek ev işine ortak olmuyor”  diye belirtti.  
 
‘Ev işçilerine maaş cinsiyet rollerini pekiştirebilir’
 
Ev içi emeğin ücretlendirilmesinin birçok kişiye cazip gelse de sakıncalarının da olduğunu dile getiren Gülsüm, “Bütün kadınlar ev eksenli çalışmasa da evinde yıllarca çalışıyor ve ortaklaştırılmamış bir iş var orada. Ne yaparsa yapsın o iş paylaşımını ortaklaştıramıyor. Eğer ev içi ücretlendirilip devlet kadına maaş verirse yönetme hakkını erkeğe verir. O verilen para yine o eve, ortak yaşama gidecek ve bu paranın patronluğunu da erkek yapacak. Yatak odasına kadar giden bir ilişki; Erkek ‘devlet zaten parayı bana hizmet et diye veriyor’ diyecek. Oysa bunun bedeli olamaz” sözlerini kullandı. 
 
‘Devlet erkeği patronlaştırmış olacak’
 
Gülsüm devamında, ev içi emeğin ücretlendirilse ve cüzi bir miktar verilse dahi devletin erkeği işveren yapacağını ve devletin kendi sürdürülebilirliğini sağlayacağını vurguladı. Gülsüm  şu ifadeleri kullandı: “Devlet kendi yerine bir erkeği koyacak oraya. Erkek bilinçli veya bilinçsiz o kadını dizginleyecek. ‘Sen benim çorabını çıkarmadın oysa onun için sen para alıyorsun’ diyebilecek. Kadınların sokakta gezmesi bile engellenmiş olacak. Ama özgürlük pazara gitmek değil. Pazara giderek sosyalleşilmez. Oradan artırdığı 10 Lirayı biriktirmek zorunda. Ama kadın buna ikna olmuş değil mecbur.”
 
‘Emeklilik güvence herkese verilmeli’
 
Emekliliğin yaş haddi ile ilgili olması gerektiğini söyleyen Gülsüm, “Bireye ait bir devredilecek hak şeklinde değil. Belirli yaştan sonra, çalışamayacak duruma geldikten sonra ama kadın dünyaya geldiği günden itibaren güvenceli olmalı; bütün insanlar ama özellikle kadınlar. Çünkü bütün insanlar yoksulluk yaşasa da kadın erkek konusunda ayrışıyoruz. Bir inşaatçı emekli maaşına sahip olabiliyor ama kadın olamıyor. Aslında dünyaya geldiğin gün sağlık beslenme, barınma sağlık hakkın olmak zorunda” diye ifade etti.
 
‘Yıpranma payı ve emeklilik hakkı verilmeli’
 
Benzer şekilde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın evde bakım yardımı kapsamında hastanın ailesine maaş bağlanmasına karşı çıktıklarını hatırlatan Gülsüm buna da erkeklerin değil kadınların başvurduğunu söyledi. Gülsüm sözlerine şöyle devam etti:  “Kadınlar yaşlıları evlerine aldılar bakım ücreti almak için. Bu kölelikten de öte. Devlet teftişe geliyor ve orada kadını bulmazsa parayı kesiyor. Çok acımasızca bir şey oldu. Peki alınan ücreti kadın nereye harcıyor; ortak yaşama. Ama iş ortak değil. Emeklilik hakkı önemli. Bunu herkesin tartışması gerekir. Cinse bağlı sorunlarımız hakkında iyi tartışmamız gerekiyor. Bakım emeği dediğimiz ücret sakıncalı olabilir. Bir kısım kadının elini güçlendirebilir. Ama mesela hasta bir insana bakmak hangi çalışma riskini meslek hastalığı tanımlanmadı.  Buna bir de ücret verilince süreç de bitmeyecek. Birçok boyutu ile kötü olur. Bedeninin, emeğinin sahibini yaratıyor. Bununla ilgili tartışma ortamı yaratılmalı. Biz belirli yaşta emeklilik ve yıpranma payı istemiştik. Kadınlara ayrıca hem evi içi hem ev dışındaki çalışmasından dolayı yıpranma payı ve erken emeklilik sağlanabilir.”
 
‘İstihdam alanları yaratılmalı’
 
Öğrencilere ve kadınlara ücretsiz yerelde toplu taşımanın kadınların tanımlanan rollerinin dışında ev dışına çıkmasını teşvik edeceğinin altını çizen Gülsüm, “O kart kadının gerçekten bir yere gitmesini sağlayacak. Ayrıca farklı iştiham alanları yaratılması gerekiyor. Toplumsal cinsiyet ayrımcılığına dayalı istihdam alanlarını reddedilmeli,  farklı istihdam alanları yaratılmamalı” şeklinde ifade etti.
 
‘Çalışan erkeğe de doğum hamilelik ve çocuk bakım izini verilmeli’
 
İşyerinde eşitliğin sağlanmasının kadının dışarda çalışma koşullarında eşitliği sağlayacağını belirten Gülsüm, “Bunun koşullarından biri çalışan erkeğe de hamilelik veya doğum izni verilmesi. Çocuk doğduktan sonra da bakım izni verilmesi gerekiyor. Ortak yaşamda gereken izni vermek gerekiyor” şeklinde konuştu.
 
‘Hiçleştirilmemiz amaçlanıyor’
 
Kadının özlük haklarına nasıl ulaşabileceğinin kadın örgütleri ile detaylı tartışılması gerektiğini kaydeden Gülsüm,  kadınların ortak politikalar oluşturması için tartışma ortamlarının oluşturulması gerektiğini ifade etti. Gülsüm “Bizim hiçleştirilmemiz, köleleştirilmemiz amaçlanıyor. Kesinlikle tartışılıp her ortamda dile getirebileceğimiz ortak politika ile aynı sözcüklerle değilse bile, dile getirmemiz gerekiyor” diye konuştu.