Mobbing ve tacize karşı mücadelesi örnek oldu

  • 09:07 5 Mart 2024
  • Emek/Ekonomi
 
 
Zelal Tunç
 
WAN - Çalıştığı Çağrı Merkezi’nde maruz kaldığı taciz ve mobbinge karşı verdiği mücadele karşısında yargı, faili aklamaya çalışırken, şirket çalışanları tanıklığını üstlendikleri faille empati kurdu. Yaşadıklarına rağmen mücadelesinden yılmayan Zeynep Tağtekin 8 Mart’ı anlamlı kılan tarafın verdikleri mücadele olduğuna dikkat çekti. 
 
ABD’nin New Yok kentinde 1857 yılında bir tekstil fabrikasında çalışma koşullarını protesto ettikleri sırada fabrikanın kitlenmesi sonucu çıkan yangında katledilen 120 kadının direnişinin, yıllar sonra Birleşmiş Milletler (BM) tarafında uluslararası bir gün ilan edilmesiyle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü zaferiyle sonuçlandı. Tarihten bu yana sömürü çarkını kadının kimliği ve varoluşu üzerinden sürdüren erkek-devlet sistemi bugün; evde, iş yerinde, sokakta çok boyutlu bir sömürü çarkıyla kadınlara yönelirken, buna karşı kadınlar da bulundukları her alanda mücadelesini sürdürüyor. Her yıl dünyanın dört bir yanından kadınlar eşit haklar talebiyle siyasi, sosyal, ekonomik haklarının tanınması gibi ortak taleplerle günler öncesinden çeşitli eylem ve etkinliklerle 8 Mart gününü alanlarda karşılamaya hazırlanıyor.
 
Genç kadınlar baskı ve mobinge maruz bırakılıyor
 
Sömürü çarkının özelde genç kadınların tüm yaşam alanlarını gasp ederek sürdürdüğü günümüzde kadınların buna dair bilinci artsa da sömürün her alanda sistematikleşmesi mücadelelerini daha zorlu kılıyor. Wan’da pandeminin yaşandığı süreçten bu yana özelde genç kadınlar Çağrı Merkezleri sektöründe “evde çalışma imkanı” adlı altında uzun süreli mesai, düşük ücret ile çalıştırılıyor; bir yandan da baskı ve mobbinge maruz bırakılıyor.
 
KPSS’ye hazırlanamadı 
 
Wan’a üniversite eğitimi için gelen Zeynep Tağtekin, eğitimini bitirdikten sonra bir taraftan KPSS’ye hazırlanırken, diğer taraftan da ekonomik anlamda ihtiyaçlarını karşılamak için başladığı Çağrı Merkezi’nde baskı ve mobbinge maruz kaldığını anlattı. Genç bir kadın olarak maruz bırakıldığı mobing ve baskıya karşı Zeynep’in mücadelesini dinlerken, öte yandan 8 Mart’ta giderken genç kadınlara ilişkin mesajını aldık. Zeynep, “Üniversite bittikten sonra aslında okuduğum bölümünde KPSS puanları yani buraya hazırlanırken ki süreçte; ciddi maddi bir birikim gerektiriyor, çünkü KPSS ücreti dahil kitaplar, dershane ücretleri zaten sınav sürecinde diğer öğrencilerle eşit yarışmadığımız bir süreç olduğu gözler önünde” dedi.
 
‘Evde oturuyorsun çalışıyorsun’ güzellemesi ile şiddet başlıyor
 
Sınava hazırlanırken, ekonomik ihtiyacını ailesinden karşılamamak içn iş bulma arayışına girdiğini belirten Zeynep, “Van’da çok fazla bir iş imkanı yok. Burada velinimet diyebileceğimiz asgari ücretli işler var. Asgari ücret karşılığında kadınlar için özellikle istihdam sağlanabilecek sınırlı seçeneklerin arasında Çağrı Merkezleri geliyor. Bu sebeplerden çağrı merkezinde işe başladım ama hayal ettiğim gibi olmadı. Aslında hem ‘işe giderim sonrasında ders çalışırım’ diye düşünüyordum ama  ‘evde oturuyorsun çalışıyorsun’ denilenin aksine çok büyük bir mental yorgunluk, fiziki yorgunluk yanı sıra boğaz ağrısı işten sonra ders çalışacak bir bünyem kalmıyordu. Maalesef üç yıl devam etmek zorunda kaldım” ifadelerini kullandı.
 
‘Maaş olduğu gibi kira ve faturalara gidiyor’
 
Fatura ve kira gibi giderlerin kendisini zorladığına dikkati çeken Zeynep, “50 metrekarelik evlere 8 bin- 9 bin gibi kiralar isteniyor. Kiranın yanı sıra faturalar, gıda alışverişi derken aslında aldığımız maaşı olduğu gibi oraya veriyoruz. İki kişi olmamıza rağmen ayın sonunu getiremiyoruz. Çalıştığım yerde aile geçindirenler var nasıl geçinebildiklerine çok şaşırıyorum. Ben tekim, ev arkadaşım da çalışıyor ona rağmen çok zorlanıyoruz, elde hiçbir şey kalmıyor” dedi.
 
‘Evde oturuyorsun çalışıyorsun’ baskısı başladı
 
Diğer birçok sektörde olduğu gibi Çağrı Merkezleri’nin de kadınlara öncelik verdiğine dikkat çeken Zeynep, sözlerine şöyle devam etti: “Gerekçesi ise iletişimde olunan müşteri genelinin erkek olması ve kadın sesi duyunca daha sakin yaklaşıyor olmaları yani aslında çok cinsiyetçi bir yerden ele alınıyor. Ek gelir kaynağı olarak görüldüğü için ‘evinden çalışır çocuğuna da bakarsın, evinin işini de yaparsın paranı da kazanırsın’ gözüyle bakıldığı için kadınlar tercih ediliyor. Biz ilk işe girdiğimizde bununla çok övünüyorlardı. ‘bizim şirketimizde x çalışandan şu kadarı kadın, biz bunu çok önemsiyoruz, kadınların haklarına çok önem veriyoruz, burada hiçbir kadına en ufak bir hata yapılamaz.’ Aslında bu reklamlara inanıp bu işe girdik. Sonrasında ‘evde oturuyorsun zaten, yaptığın bir iş yok, oturduğun yerden para kazanıyorsun’  baskısıyla başladı”
 
‘Yöneticiler mesai saatleri dışında arıyor’
 
İş veren tarafından maruz kaldığı baskının yanı sıra “hattan arayan” müşterilerin cinsiyetçi yaklaşımlarının, cinsel şiddete dönüştüğünü ifade eden Zeynep, “Müşterilerin tacizi dışında, yönetici olan erkeklerin genelde yönetici kısmında erkekler oluyor, mesai dışında aramaları, mesaj atmaları ya da cinsiyet üzerinde farklı baskılarla karşılaşabiliyoruz. Örneğin evde bir sistem sorunu yaşadığımızda saat kaç olursa olsun iş yerine gitmemiz gerekiyordu ve iş yerine minibüslerle ulaşım sağlıyorduk. Minibüsler belli bir yere kadar götürüyordu ve oradan iş yerine kadar belli bir mesafe yürümemiz gerekiyordu. O mesafeyi yürürken bile çekinerek giden kadınlar vardı ve burayı asla karşılamıyorlardı. Ben gece saat 11.00’da takım liderimin ‘beni ilgilendirmiyor taksiyle mi gidersin, neyle gidersen git şirkete gitmek zorundasın’ dediğini hatırlıyorum elektrik kesintisi için. Herhangi bir ayrıcalık tanınmıyordu. Regl olduğumuz günlerde iznimiz olmuyordu, anlayış gösterilmiyordu. Aslında bütün işçiler mobbinge uğruyor ama kadın işçiler üzerinde ekstra bir durum oluşuyordu. Biz kadın işçiler olarak orada yaşadığımız şeyin taciz olduğunu, rahatsız olduğumuzu, irite olduğumuzu bile söylediğimizde ‘havadan nem kapıyor’ muamelesi ile karşılaşıyorduk. Sonradan bunun erkekler arasında yayılmış bir ağ olduğunu öğrendik ve erkekler bunu hep beraber yapıyorlar aslında. Birçok kadın yöneticiler bile yapıyor çünkü aynı zihniyeti paylaşıyorlar” diye konuştu. 
 
İşçiyi işçiye küstürme politikası 
 
Zeynep, “Fazla mesailerimizin olduğu günler oldu, regl olduğum ve gerçekten acı çektiğim günlerde ‘en azından fazla mesaiye kalmayayım’  talebim asla anlayışla karşılanmadı. Hatta hamile çalışma arkadaşlarımıza belli bir aydan sonra daha az mesai yapmaları gerekirken ‘verimimiz azalıyor, günde şu kadar çağrı alman gerekiyor’ diyerek aslında işçiyi işçiye küstürme politikası uygulamaya çalışıyorlardı. Sanki fazla mesai yapmamın sebebi onlar değil de başka bir çalışma arkadaşımmış, arkadaşımız hamile olduğu için suçluymuş gibi bir yaklaşımları vardı” diye konuştu. 
 
Maruz kaldığı tacizi ‘ispatlaması’ istendi
 
Daha önce evinde yalnız kaldığını söyleyen Zeynep, “Aslında ben burada tek başıma yaşıyordum ve elektriğimi, internetimi ödeyemediğim günler olduğunda şirkete gitme talebim karşılanmıyordu. ‘hallet bir şekilde, bir yakınına git, bana gel’ bu tarz şeylerle karşılaşmak durumunda kalıyorduk. Burada tek başına yaşadığını, bir ev geçindirdiğini ve tek başına ayakta kalmaya çalıştığını anlamıyorlar. Hayat zaten bizim için çok zor. Ama buradan bir yerde fire verdiğinde bunu asla anlayışla karşılamıyorlardı ve zaman kaybetmeden üzerime geliyorlardı. Bunların yanı sıra mesai saatleri dışında takım liderimin sürekli mesaj atması, sürekli rahatsız etmesi durumuyla karşılaştım. Uzun süre bu durumla mücadele etmek zorunda kaldım çünkü kimse inanmadı. Evden çalışmamıza rağmen ‘bu şirket dışında olmuş, biz nereden bilelim nasıl kanıtlayacaksın’ denildi” ifadelerine yer verdi.
 
Mücadelesi failleri korkuttu
 
Maruz kaldığı tacize karşı suç duyurusunda bulunan Zeynep, yargı mekanizmasının da erkeği akladığını kaydetti. Zeynep, “Hatta dava sonuçlanmasına rağmen itibar zedelemeye kadar gittiler. Uzun süre devam ettirdiler. Hatta şirket kaynaklarını kullanarak o süreçte onu bir şekilde aklamaya da çalıştılar. Örneğin benim hatta giriş- çıkış saatlerim üzerinden, iş performansım üzerinden onun uygulamış olduğu tacizi, mobbingi aklamaya çalıştılar kendi itibarları zedelenmesin diye. O süreçte bir sürü kadının bunu yaşamış olduğunu hatta yaşamaya devam ettiğini ve bir şekilde o süreci devam ettirdiklerini çok net gördüm. Sonrasında bir kadın arkadaşımız benzer bir olay yaşadığında ‘talebin neyse biz karşılayalım ama sen bunu sosyal medyada paylaşma, farklı yerlere bu meseleyi götürme’ gibi bir baskıya maruz kaldı. Bu durumun onlarda bir korku yaratmış olması da sevindirici” dedi. 
Dava sürecinde mental ve maddi olarak zorlandığına vurgu yapan Zeynep,  “Kişinin ailesi tarafından defalarca kez arandım, tehdit edildim. Bu sorunları yaşadığım dönemde de adliyeye gidip bir yardım talep ettim ama maalesef karşılanmadı ve bana ‘bir şey yapacak olsa mesaj atmaz’ dendi” şeklinde konuştu.
 
‘Beni ayakta tutan kadın dayanışması oldu’
 
Dava sürecinde ayrıca tehditlere de maruz kalan Zeynep, “Dava sürecinde gerçekten çekincelerim vardı çünkü çok fazla tanık getirmişti. Şirket tanıklık ediyordu hatta benim çağrıya giriş çıkışım tartışıldı. Dava bir taciz davasıydı ama benim çağrıya giriş çıkışım tartışıldı. Karşı taraf ceza aldı ben bundan kaynaklı mutluyum ama beklediğim ceza bu değildi çünkü gerçekten çok küçük bir ceza aldı. Her şeye rağmen mutlu olduğum nokta kendimi aklayabilmiş olmak. Çünkü burada bunu yaşayan bir sürü kadın olduğunu biliyordum ama benim dava sürecimden sonra insanlar bunu daha rahat ifade etmeye başladı. Bu olaydan sonra 3-4 kadın bana ulaştı ve yaşadıklarını anlatıp ‘ne yapabilirim?’ diye sordular. Böyle sorunlar yaşayan kadınların bana ulaşması gerçekten mutlu etti beni çünkü ‘ evet bu zorlu süreci ben yaşadım ama başka kadınlar yaşamasın’ düşüncesi hep beni ayakta tuttu” ifadelerine yer verdi.
 
‘8 Mart’ta alanları dolduralım!’
 
Tüm kadınların mücadele vermesi gerektiğini söyleyen Zeynep, yaklaşan 8 Mart için de çağrıda bulundu. “ 8 Mart’ı 8 Mart yapan aslında işçi kadınların esnek, güvencesiz çalışmaya ‘hayır’ deme talebiyle can vermeleridir” diyen Zeynep, şöyle devam etti: “Bugün baktığımızda işçiler hala güvencesiz çalıştırılıyor, kadınlar hala eşit ücret alamıyor, hala kadınlar eve ek gelir getiren olarak görünüyor. Bugün daha fazla sömürü yapılıyor ama bir yerlerde ses çıkaran işçiler daha fazla ve kadınların direngenliği ile yılmayışları örnek oluyor. Bu 8 Mart’a doğru giderken doğru giderken de güvencesiz, esnek çalışmaya karşı alanları bir şekilde doldurmak, orada mücadele etmek ve tarihteki kadın işçilerin bize miras olarak bıraktıkları bayrağı bu günde taşıyabilmek gerekiyor çünkü kadınlar birçok şey için mücadele etmek zorunda kalıyor” mesajını verdi.