Verili distopyaya karşı ütopyamıza sarılmak

  • 09:02 23 Haziran 2023
  • Jıneolojî Tartışmaları
 
 
“Çok soyut bir cümle gibi görünebilir ama iyiyi düşünen, güzeli koruyan ve bununla toplumsallaşmayı sağlayan kadının ta kendisi olduğu halde, bugün en çok buna yabancılaşanın kadın olması da tesadüf olmasa gerek. Kadınlar olarak yeniden o toplumsallaşma gücünü oluşturmak ise verili olan distopyaya karşı ütopyaya sarılmak ile mümkün.”
 
Nagihan Akarsel
 
Devinim, bir oluş halidir. Eylemdir ve canlıdır. Bu nedenle canlı olan bir şeyin tanımını yapmak zordur. Eylemin sonuçlarına odaklanmak ise oluş anındaki ayrıntıların yitimi pahasına olur. Bu nedenle devinim halinde olan ve bu devinimin kaynağını toplumsal doku ile bireysel yapıdan alan etik ve estetik kavramlarını hem ayrı ayrı hem de birbiriyle bağlantıları temelinde ele alırken zorlanmak son derece doğal bir durumdur. Bir de jineolojîk bakış açısıyla bunu gerçekleştirmek daha zordur. Çünkü sözcüklerini, cümlelerini pozitivizmin bütün keskin tanımlarından azade kılmayı gerektirir. Aynı oranda pozitivizmin handikaplarına karşı donanımlı olmayı gerektirir. Hermeneutik yöntem başta olmak üzere zengin yöntemler ile demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma ekseninde ele alınmayı şart kılar. Duyguda, algıda, düşünce gücünde ve anlatıda özgür ve bununla bağlantılı akışkan olmayı esas kılar.
 
Bu yazının konusu iki kavramı tanımlamaktan ziyade, yaşamın içinde olan karşılıkları temelinde anlamaya çalışmaktır. Günlük yaşamda sıkça kullandığımız “iyi olmak ile güzel olmak nedir?” onu anlayabilmektir. İyinin ve güzelin tanımlarının neye göre değiştiğine odaklanmak kadar ortaklaşılan evrensel çerçeveyi araştırmak, kaynaklarını anlamaktır. Bununla bağlantılı, iyinin ve güzelin dilini, eylemini ve kuramını neye göre nasıl oluşturacağımızın bilgisine ulaşmaktır. Yani, iyi ve güzelin nasıl örgütleneceğine jineolojî ile odaklanmaktır. 
 
Elbette bunu hep birlikte yani, kolektif bir şekilde yapacağız. Temel farkını birliktelik gücünden alan ancak en çok da bu yanından yara alan kadın doğasının kapsayıcı yönü, belki de en çok iyi ve güzelin örgütlenmesinde rol oynayacak. Çok soyut bir cümle gibi görünebilir ama iyiyi düşünen, güzeli koruyan ve bununla toplumsallaşmayı sağlayan kadının ta kendisi olduğu halde, bugün en çok buna yabancılaşanın kadın olması da tesadüf olmasa gerek. Kadınlar olarak yeniden o toplumsallaşma gücünü oluşturmak ise verili olan distopyaya karşı ütopyaya sarılmak ile mümkün. Bunun önemini somut örnekler üzerinden işleyeceğimiz yazımızda soyut, ideal, ulaşılması imkânsız olarak gösterilen iyi ve güzel olana ulaşmanın, birlikte yaşam ile mümkün olduğuna odaklanacağız. Günümüzde distopyanın meşru ve yaygın olmasının insanın bencilliği, bireyciliği, tahammülsüzlüğü ile olan bağlantısına odaklanmaktan ziyade, daha çok var olma biçimimizin bir diğer adı olan, iyiliğin ve güzelliğin ulaşılabilirliğine dokunmak istiyorum. Bunu yaparken de jineolojî eksenli yaptığımız bazı somut araştırmalardan örnekler vermeye çalışacağım. Bu, aynı zamanda iyiliğin ve güzelliğin örgütlenmesi gibi bir iddiası olan jineolojînin beslendiği iyi ve güzel kaynakları, dili, eylemi az da olsa anlamaya çalışma çabasıdır. 
 
Güzel olmak ve kolektif ölçüler
 
Güzel olanın bilgisine ulaşmanın bilimi olan estetik, felsefe ve sanatın alanına sıkıştırılamayacak kadar geniş bir kavramdır. Yine, estetiğin erkeklerin arzularına hitap eden kadın bedeni olarak ele alınması, kapitalist modernitenin bilinçli bir algı yaratma girişimidir. Yaşama değer katan ve güzelleştiren her şeyin kutsal ve güzel sayıldığı zamanlardan örneklerle kavramı tanımlamak daha anlamlıdır. 
 
Abdullah Öcalan’ın, “Ahlaki ve politik toplum dışındaki güzelliği güzellik saymıyorum. Güzellik, ahlaki ve politiktir” söylemi, güzelliğin temel ölçüsünün ne olması gerektiğini bize anlatır. Nitekim tüm kültürlerde var olan kahramanlar, tanrıçalar, mezhepler; güzelliğin, iyiliğin ve doğruluğun yolunu gösteregeldi. Kadın, bu kültürlerde kutsallıkların cisimleştiği bir güzellik kaynağı olarak tarif edildi. Paleolitik ve mezolitik dönemlerde toplumun kutsallık ve güzellik değerlerini belirleyen beslenme, üreme ve korunma olanaklarını arttıran şeyler oldu. Bu da karşılığını daha çok kadın emeğinde buldu. Ve kadın emeğinin adaleti, birinci kadın devrimi olarak da adlandırdığımız neolitik devrimde toplumsallaşmanın ilk adımlarını oluşturdu. 
 
Kadına dayalı tarım toplumları için güzellik, bereket, iyilik ve doğruluk; tanrıçalık inancında anlam buldu. İnanna, İştar, Demeter, İsis, Astarte, Kubaba, Atargatis, Anahita, El Uzza, Afrodit başta olmak üzere; bütün tanrıçalar bereketin, aşkın ve güzelliğin kaynağı olarak tarif edilirken burada temsil edilen, toplumun tarım geleneği ve ahlaki politik yaşam biçimi oldu. 
 
Ondan sonra tanrıçaların yanında tanrılar görüldü: İnanna’nın yanında Dumuzi, İştar’ın yanında Tammuz, Astarte’nin yanında Baal, Kibele’nin yanında Attis, İsis’in yanında Osiris, Afrodit’in yanında Adonis. Tanrıçanın güzelliğine ve bereketine methiyeler dizilen kutsal evlilik ritüelleri, günümüze de Mem û Zin, Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun gibi anlatılarda devam ede geldi. Burada methiyeler dizilen kadınlar, daha çok yaşam ve güzellik kaynağı olan tanrıçalar oldu. Ve onların zamanlarına duyulan özlem, her daim diri kaldı. 
 
Estetik yaşamın güzelleştirilmesidir
 
Güzelliğin bir diğer önemli tanımı da kolektif değerler ile anlam buldu. “Mütevazi kuşku, bilgenin feneridir”  sözünü şiar edinenler, cesur ve fedakâr olanlar, komünal yaşayanlar, haksızlıklara karşı duranlar, adaleti temsil edenler; güzel bulundu. Şiirler, resimler, destanlar, hikayeler, deyişler, dengbêjî ve daha nice sanat; bunu aşıladı, bunu anlattı. Heykeller, notalar, tablolar, mimari başta olmak üzere; birçok sanat eseri, bunun temsilini yaptı. Sağlıklı bir yaşam için şifacılık geleneğine kendini adayan şifagerler, güzelliğin kaynağı olarak görüldü. Kısacası güzelliğin ölçüsü, komünal yaratı değerleri oldu. Ancak güzelliğin ölçüsü, devletli uygarlığın gelişimi ile değişmeye başlamıştır. Yunan felsefecileri, güzelliğin ölçüsünü matematiğin ideal sayı ve orantıları ile tanımlamıştır. Güzel olanın kavranması gerektiğini ve bunun oranının da matematikteki altın oran olduğunu iddia etmişlerdir. Güzellik, şekilsel ele alınmış ve bu bir akım haline gelmiştir. Günümüzde estetik ölçüler diye dayatılan oranlar da kaynağını buradan almaktadır.  Oysaki estetik, yaşamın güzelleştirilmesidir. Yaşamı güzelleştirmediğimiz müddetçe tüm güzellikler tehlikededir. Doğanın tüm güzellikleri, sermayedarların hedefi konumundadır. Doğanın bir parçası olan insan da fiziğiyle, psikolojisiyle, emeğiyle sürekli sömürülmekte ve giderek kendine daha çok yabancılaşmaktadır. Yabancılaşmanın olduğu bir yerde güzellikten bahsetmek imkansızdır. 
 
İyi olmak
 
Toplumsal doku ve bireysel yapı ile bağlantılı olan insani ve toplumsal sorunlar söz konusu olduğunda soyut bir kavramı tanımlamak oldukça zordur. Bu soyut kavramlar aynı zamanda görelidir. Bana göre iyi olanın, başka birine göre kötü olması ihtimal dahilindedir. Burada belirleyici olan bakış açısıdır. İyi’nin tanımı ve ahlak ile olan bağlantısı, onu din ve felsefe konusu haline getirmiş, bilim bu kavramın uzağında kalmıştır. Bilimin pozitivizmin sınırlarında seyretmesi ve anlam ile olan bağını yitirmesi bunda belirleyicidir. Oysa “Bilim, anlam yorumudur” diyen Abdullah Öcalan, anlamın olduğu her yerde bilimin olduğunu ifşa etmektedir. Anlam, aynı zamanda değer katma biçimidir. 
 
“Saygınlığımız, tümüyle düşünceye dayanır. İyi düşünmeye çabalayalım öyleyse. Etiğin ilkesi budur.”  cümlesinde ifşa olan gerçek ise iyi düşünmenin önemini anlatır. İyi olan, yararlı olandır. İyi olan, güzel düşünendir. İyi olan, adil olandır. İyi olan, toplumsal ve bireysel olana katkı sunan, güçlendiren, anlamlandıran, mutlu edendir. Ancak bazıları için iyi olanın bazıları için kötü olması da ihtimal dahilindedir. Çünkü iyi olana pragmatist bir yaklaşım da sergilenmektedir. Düşünce sistematiğin, hangi bilgi yapılanmalarına dayandığın hem sosyal hem bireysel anlamda neye göre bir yaşamı seçtiğin; bu iyi düşünme yöntemini belirler. Belki de bütünlük duygusunun en fazla tezahür ettiği alan olan iyi’yi anlamak için, sonuç kadar sonuca nasıl gidildiğinin de önemini göz ardı etmemek gerekiyor. Bütünlük duygusu iyi ve güzel kadar, doğru ve anlamlı olanı tanımlar.
 
İyi olanın evrensel bazı ölçüleri vardır. Mütevazi olmak, iyi olmanın bir ölçüsüyken sanal alemde bu bir zayıflık olarak değerlendirilir. Dinlemek, bir erdem iken şimdi en kült eylem, çok konuşmak olarak sürdürülür. Empati kurmak, en güzel insan özelliklerinden biri iken bencillik, şimdi daha bir rağbet görür. Ne pahasına olursa olsun doğruyu söylemek ve savunmak, iyi olanın temel bir özelliği iken çağımızda bunun ölçüsü pragmatizm ile bağlantılı ele alınır. Tüm bunlar liberalizmin yarattığı sonuçlardır. Liberalizmde esas olan her şeyden önce kişinin çıkarı, istemi, duygu ve güdüleridir. İyi düşünmekten ziyade, kılı kırk yaran bir yaklaşım esas alınır. Liberalizmde şaha kaldırılan, bireycilik ve onunla bağlantılı güdüler olmuştur. Demokratik sosyalizmde ise kişi ve toplumun iyilik ölçülerini belirleyen; birbirini tamamlama, bütünleme, geliştirme, mutlu etmedir. Bireyin, özelde de kadının “Ben benim” iddiası ile “Kendini bilmek” öğretisini birleştirmesidir ölçüyü belirleyen. Bireyin tarihsel toplumsal gerçeğinin bir parçası olduğunun bilincine varmasıdır ya da. 
 
Jineolojî iyi ve güzeli nasıl değerlendiriyor?
 
Yaşamın bütünlük içinde olduğu zamanlarda ekonomiden sağlığa, siyasetten kültüre yaşamın bütün alanlarında bilimsel olmanın ölçüsü, topluma yararlılık ilkesi idi. Şimdi ise bilim; toplumsal kaynakları, ilişkileri düzenleyen bir edim olmaktan ziyade, topluma şekil vermeye çalışan üstten bir organizasyondur. Yaşamı kurma, güzelleştirme, iyi olanı görünür kılma ve kurumsallaştırma mücadelesinde jineolojî ne yapabilir? Jineolojî iyi ve güzeli nasıl değerlendiriyor? Bu konuda jineolojî akademisinin sosyolojik anlamda yaptığı kimi araştırmalar ve analizler, iyi ve güzelin dilini ve eylemini anlama ve kuramlaştırma konusunda ön açıcı olacaktır. Güzel ve iyi olanı esas edinen ve yüzyıllarca birlikte yaşamayı başarmış olan halkların sözlü ve yazılı kültürel değerlerini, duygu öğretilerini, düşünce dünyalarını araştırmak ve bir kurama kavuşturmak, jineolojî akademisinin en temel araştırma alanlarından biri olmak durumundadır. Bu konuda yapılan araştırmalarla ilgili birkaç örnek vermek yararlı olacaktır. 
 
Not: Yazının Devamı “Gilani Kadınlarda İyi ve Güzelin Eylemi” başlığıyla haftaya yayınlanacaktır. 
 
Bu yazı, Jineolojî Dergisinin “Etik-Estetik 2: İyi ve Güzelin Dili Eylemi, Kuramı” dosya konulu 10. sayısından kısaltılarak alınmıştır.