Ekolojik toplumun inşasında kadının rolü ve Jineolojî

  • 09:03 19 Ocak 2024
  • Jıneolojî Tartışmaları
 
“Kadın-erkek ilişkisinin egemenlik-kölelik temelindeki şekillenmesi bu iki farklılığın yapıcı, yaratıcı temelde sentezler oluşturmasını önlemiştir. Hegemonik ilişkide bu farklılıkların ilişkisinden zengin deneyimlerin ortaya çıkma imkânı yoktur.”
 
Nagihan Akarsel
 
Jineolojî ile bilimsel bilgisine ulaşılmak istenen ve bu bilgi ile toplum ve tarih analizi yapmayı esas aldığı gerçeklik “kadın”dır. Kadın ile ilgili ulaşılmak istenen bilgi, yaşam ve toplum ile olan bağını aydınlatmayı amaçlamaktadır. Sosyal bilimler alanında kadın varlığını tanımlamayı esas alan Jineolojî’nin, bu alanda yapılan bütün tanımlarda cinsiyetçi ideoloji ile karşılaşması ve bu tanımların mitolojiden dine, felsefeden bilime geniş bir yelpazede olması tesadüf değildir (Jineolojî Akademisi, Jineolojîye Giriş). Bu, kadın üzerinden kurulan tahakküm ilişkilerinin, hiyerarşik devlet sisteminin bir sonucudur. Bu yelpazede tahrip edilen, adeta aleyhine kullanılan en doğal özelliklerini yeniden tanımlamak ilk adımlardan biri olmaktadır. 
 
Kadının doğa ile en nazik bağına saldırı
 
Kadının birinci doğa ile olan bağı ve benzerliği ile ikinci doğanın özelliklerini temsil etmesi onu yaşamla özdeşleştiren tanıma götürmüştür. Bu anlamda doğada yaşam döngüsünü ifade eden ağaç, ay, su, yılan kadınla özdeşleştirilen sembollerdir. “Doğurganlıkla ilgili olan her şey, dolaylı ya da doğrudan biçimde, Ay-Su-Kadın-Toprak yörüngesine girmektedir… Paleolitik çağda spiral şekli, suyun ve ayın doğurganlığını simgeler; dişi putların üstüne işlenen bu işaret tüm yaşam ve doğurganlık merkezlerini birleştirir” (Mircel Eliade, Dinler Tarihine Giriş). Yenilenmeyi simgeleyen birçok figür ve sembol kadınla özdeş kılınmıştır. Kadının toplumsal ve biyolojik gerçeklikte aylık döngü, akışkan enerji, duygusal zekâ ve doğum gibi özellikleri ve anlamları belirleyici olmaktadır. Kadının köleleştirilmesinde de doğayla olan bu bağı aleyhine kullanılmıştır. Kadın bu özellikleri üzerinden köleleştirilmiş ve bunlar mitoloji, din, felsefe ve bilim ile meşrulaştırılmıştır. Burada kadının aylık döngülerinin kirlilik, hastalık, lanetlilik gibi ele alınması kesinlikle tesadüf değildir. Bu kadının doğa ile olan en nazik bağına (Abdullah Öcalan, Bir Halkı Savunmak) karşı da bir saldırıdır.
 
Tahakkümün sonuçları
 
Kadının sezgisel dünyasının, yaşamla bağının ve toplumsal zekâsının bir birikimi olan duygusal zekâsının zayıflık olarak nitelendirilmesi de bu tahakkümün bir sonucudur. Duygusal zekâ ile analitik zekâ arasındaki bütünlüğün koparılması kadının güçlü bir yönü olan duygusal zekâsının bütün düşünce yöntemlerinde zayıflık olarak ifadelendirilmesi ile bağlantılıdır. Kadının akışkan enerjisinin büyücülük, cadılık ve benzeri ile tanımlanması da bunun bir sonucudur. Doğum gücünün ise devletli uygarlığın nüfus gücü, özelde de erkek olan asker, bürokrat ve işçi gücü olarak üreme makinesine çevrilmesi, bu tahakkümün kadın bedeni üzerinden geliştirilen birkaç örneğidir.
 
Yaşam parçalandı
 
Tarım köy devrimini gerçekleştiren ve doğayla uyumlu, tüm canlılarla arkadaş olmayı başaran kadının ekonomide, sağlıkta, toplumun ahlaki-politik değerlerinde, kültürel yaşamın her alanında doğayla iç içe geliştirdiği bütünlüklü yaşam anlayışı şimdi aşırı bir parçalanma yaşamaktadır. Bu anlamda Jineolojî’nin bilimlerdeki aşırı parçalanma karşısında bilime bütünlüklü yaklaşımı, farklı doğaların varlığı ekseninde birinci ve ikinci doğa arasındaki bağı kadın üzerinden kurması önemli olmaktadır. 
 
Anlamsızlığın en fazla yaşandığı noktadan başlamak
 
Yaşamın anlamına varacak yaşam bilimi olma iddiasını taşıyan Jineolojî en fazla anlamsızlığın yaşandığı noktalardan başlamak durumundadır. Ve bu yitimin yaşandığı ilk alan kadın erkek ilişkisidir. “Kadın tanımlandığı oranda erkeği tanımlamak da olasılık dahiline girer. Erkekten yola çıkarak kadını ve yaşamı doğru tanımlayamayız. Kadının doğal varlığı daha merkezî bir konumdadır” (Abdullah Öcalan, Özgürlük Sosyolojisi) belirlemesi kadını tanımlarken diyalektik bir ilişki içerisinde erkeğin de tanımlanması ihtiyacı ve gereğini ortaya koyar. Kadın-erkek ilişkisinin egemenlik-kölelik temelindeki şekillenmesi bu iki farklılığın yapıcı, yaratıcı temelde sentezler oluşturmasını önlemiştir. Hegemonik ilişkide bu farklılıkların ilişkisinden zengin deneyimlerin ortaya çıkma imkânı yoktur. Ancak her iki cinsin eşitlik, özgürlük koşullarında, bu ilişkinin yaşamın her alanına dair yaratıcı, anlamlı sonuçları açığa çıkarma potansiyeli oldukça yüksektir.
 
Kadının kurtuluşu yaşamın kurtuluşudur
 
Jineolojî, kadının yaşam ve toplum ile bağı temelinde kadın özgürlüğüne dayalı bilgileri açığa çıkararak anlamlı bir yaşamın kuramını geliştirmek durumundadır. Bunun için kadınla eş yaşamın köklü bir dönüşüme uğratılması, hegemonik erkekliğe karşı mücadele etmek, kadının kurtuluşunun yaşamın kurtuluşu olduğu bilincinde olmak önemlidir. Yine bir iktidar ideolojisi olan cinsiyetçiliğin deşifre edilmesi, kadın varlığını tehdit eden sistematik tüm şiddet biçimlerine karşı ahlaki, politik ve entelektüel mücadelenin derinleştirilmesi, nüfus artışının ekolojik sorunların temel sebeplerinden biri olduğu bilinciyle kadının söz ve irade sahibi olduğu bir kültürün oluşturulması, hanedanlık ve aile ideolojisine karşı mücadelenin geliştirilmesi, kadınla erkek arasında özgür eş yaşamın kurulması ve bunun toplumsallığının geliştirilmesi önemlidir. Tüm toplumsal sorunların temelinde olan kadın-erkek ilişkisinin kadın özgürlüğü ekseninde bilimsel bir şekilde çözülmesi, demokratik ve ekolojik bir toplumun da temel gücünü oluşturmaktadır. Zira Jineolojî, bu özellikleriyle de demokratik modernitenin dayandığı bilgi yapılanmalarını açığa çıkaran bir bilim olma özelliğini taşımaktadır.
 
Jinwar örneği
 
Kadın özgürlüğünü ekolojik bilincin kaynağına yerleştirmekte, ekolojik bilgiyi iktidarın aracı olmaktan çıkarmanın mücadele yöntemlerini geliştirmekte, kadının erkekle, doğayla, toplumla ilişkisinin yaşamın bütünselliğine hizmet edeceği bilincini esas almaktadır. Ekolojik toplum inşasında köklü değişimlerin ancak kadın özgürlüğü temelinde olabileceği gerçeğine dayanmaktadır. Bu yönü en çok da demokratik modernite paradigması ekseninde demokratik ulus inşasını gerçekleştiren Rojava’da oluşturulan Jinwar köy projesinde açığa çıkmaktadır. Jinwar’da oluşturulan bütünlüklü yaşam anlayışına geçmeden önce Rojava Devri’minin temel bazı özelliklerini Jineolojî ile ekoloji arasındaki bağlantı ekseninde vurgu yapmak iyi olacaktır. 
 
* Yazının devamı “Rojava’da ekolojik toplum inşasında kadın öncülüğü” başlığıyla haftaya yayınlanacaktır.
 
** Bu yazı, Jineolojî dergisinin “Ekolojik Yaşam” dosya konulu 19’uncu sayısından kısaltılarak alınmıştır.