Ve böyle sarsıldı Amara…

  • 09:03 12 Nisan 2022
  • Kadının Kaleminden
"Amara bir melodi gibi gelir kulağa… Ve Amara’ya doğru yolculuğa çıktığında bir bilinç oluşur bu melodinin yolculuğunda. Bilinçle oluşan melodi, bu ilk isyanın tohumu olup yayılır Ortadoğu coğrafyasının o her daim olacak olan derin yalnızlığına…"
 
Özlem Doğan
 
“Anamın büyük mücadeleci olduğunu biliyorum. Kavga etmeyi bana erken yaşta öğretti. Hala etkilerini taşıyorum. Anam bana şöyle bir duygu kazandırdı; Bana sığınarak, hep benden destek alarak, yardım görerek, öyle ağlayıp sızlayarak, özellikle böyle davranarak yaşayamazsın, mutlaka bir cevabın olacak. Çok ilkel de olsa, bu bir öç alma veya bir yetişme duygusu gibi oluyor. Annem tam bir isyan tufanıydı. Köyde isyancı olarak namıyla bilinirdi. Kimseye boyun eğmezdi. Kadın-erkek fark etmezdi, üstüne yürür, hesabını sorardı.” Abdullah Öcalan
 
Amara bir melodi gibi gelir kulağa… Ve Amara’ya doğru yolculuğa çıktığında bir bilinç oluşur bu melodinin yolculuğunda. Bilinçle oluşan melodi, bu ilk isyanın tohumu olup yayılır Ortadoğu coğrafyasının o her daim olacak olan derin yalnızlığına…
 
Ve böyle başlar hikayesi kopuş yolculuğunun ilk isyanın kadını, Üveyş Ana’nın hikâyesi Amara’nın uçsuz bucaksızlığında…
 
Bu derin melodinin hikâyesi bir halkın kavgasında isyana dönüşür, isyan zılgıta…
 
Ve böyle başlar Ana’dan kopuşun ilk hikâyesinin yolculuğu…
 
Amara’dan başlar yolculuk, evliliğinin daha ilk yılında evli olduğu erkeğin, başka bir kadını kaçırmasına karşı çıkmasıyla, bir kadınının katledilişine tanıklığıyla başlar Üveyş Ana’nın ilk isyanı…
 
Öncesine dayansa da bu katliam, bir kadının katledişine böyle tanık olur Üveyş Ana. Susmaz gördüğü bu ilk kırım karşısında. “Kocasını” kutsayıp başına koymaz, teslim olmaz kör zihniyetlere.  Evlendiği erkek, Üveyş’in bu haklı isyanı karşısında erkeklik gururuna yenik düşer ve ölür o kara zindanlarda.
 
Amara ülkesi başka bir hikâyeyle devam eder Dağ doğuran hikayelerinin yolculuğuna… Tanrıçaların ana yurdu Ortadoğu’daki her ana gibi, Üveyş Ana da binlerce yıllık kalıntıların altında direnerek sürdürür hikayesini…
Ortadoğu coğrafyasının dağ hikayelerinin serüveni başlamadan önce, bir iz sürücü gerekti, bu ilk isyanın doğuşunun izini sürecek bir öncü…
 
Tanrıça çağının son kalıntılarından Üveyş Ana, kendisinden daha isyankâr bir Dağ doğurur ve bir halkın kaderini değiştirecek bir önder gelir dünyaya. Tarihler boyu uzanan bir halkın çığlığının sancısına karışır bu yeniden doğuşun o ilk ağlayış yankısı. Ve böyle iz sürer bir halkın isyan savaşına. Tanrıçalar ülkesinin Üveyş Ana’sının kehaneti ise, o hiç bitmeyecek arayışın bitmez yolculuğu olur Amara ülkesinden ayrılırsa.
 
Hakikat arayışının da bir bedeli olacaktır. Bütün Kutsal Anaların çocukları bir bir kurban verilmiştir kör, kızgın tanrılara… Bu arada geçmiş zaman toplumlarının, tanrılarını kızdırmamak ya da onlara bağlılıklarını ispatlamak için çocuklarını kurban etmeyi bir gelenek haline getirdikleri dönem hikayeleri ise, nesiller boyu, dilden dile dolaşarak etkisini devam ettirir. Kutsal tanrıçaların kalıntılarından olan bu ana tanrıçaların gözü önünde; onurları, toprakları ve değerleri için oğulları ve kızları akın akın savaşa gitmeye başlar.
 
Ve böyle başlar dağ çocuklarının hakikatinin hikâyesi... 
 
“Gün gelecek bir yastığın altına konulan en ufak yükseltiyi bile fark edecek bir hassasiyete bürüneceksin.  Yastığın altına konulan sigara kâğıdının o ince yükseltisini hissedeceksin.”
Rêber Apo, babasının bu sözüyle analiz eder bir halkı savunmanın manasını. Ve bu yüzden ağır olacaktır bir halkı savunmanın bedeli! Hakikati ise; bilinmezi bilinir kılan, yüksek, derin bir bilinç. Bu bilinçten damlayan bir güce dönüşür BİR HALKI SAVUNMAK!
 
“Öfkeden başka bir özelliği yok dediğim anamın aklını kabul etmeliydim. Körleştiren tarih yüzünden birbirimize yabancılaşmıştık. Ama dönüp geriye baktığımda, onun Ana Tanrıça kültürünün soylu bir sesi olduğunu ve bu sesi bana ulaştırdığını büyük bir minnetle anacak ve kabul edecektim. İsyan ettiğim anam değil, kadını, anayı hiçleştiren erkek egemen toplumun zalim, yabancılaştıran, ikiyüzlü düzeniydi. Anamın iyi oğlu olduğumu, birbirimizle kutlamasak da, kanıtlamıştım.” Abdullah Öcalan
 
Ana tanrıçalar ülkesinin oğul ve kızları, ana tanrıçaların ruhuna bürünür ve hakikatin iz sürücüleri olurlar. Kopuş hikayesinin kehaneti ve o kopuşun yarattığı etkiyle, “Nasıl Yaşamalı”nın arayışında, bedeli ağır bir acıyla, bilinç damıtırlar özgürlük yolculuğunun sonsuzluğunda…