Kadın ve Kürt iradesinin zaferi: Direnişten umuda

  • 09:05 11 Nisan 2024
  • Kadının Kaleminden
 
"Mart ayı boyunca sokaklar ve meydanlar kadın direnişiyle baharlandı, 8 Mart halayı, Newroz halayına; oradan 31 Mart yerel seçimlerinden çıkan umut verici sonuçların, zafer halayına kadar uzandı."
 
Münevver Berk
 
Cemreler bir bir düşüyordu yaşamın kalbine, son cemre toprağa düştü, umudun tohumunu filizlendiren dağları, ovaları, meydanları baharın rengine boyadı. Newroz olup dağ başlarındaki isyan ateşini meydanlarda harladı. Yaşam, doğadan bağımsız örgütlenemezdi; onun kalbinde, yasalarıyla uyum halinde, bileşeni olarak, beslenebilirdi ancak. Hakikat arayışçıları bu gerçekle yaşanmış bir çağın varlığı bilinciyle yol alıyorlar. Toplumsallaşmanın başladığı tarihten beri, kadınların doğanın bir bileşeni olma bilinciyle yarattığı yasalarla (mitolojide M olarak geçer) yaşamı organize etmiş, bütün yaşamsal formları içine alarak uzun yıllar barış içinde yaşanan ana karakterli sistem, (günümüzde kadın özgürlükçü ekolojik sistem olarak formüle edilen) bin yıllardır erkek zihniyetinin hegemonik, hileci, kurnaz ve fetihçi yapısıyla ters yüz edilmiştir.
 
Kadınlar toplumsal yaşamın her alanında erkeklerin denetiminde, onların 'bahşettiği' haklarla yaşayan edilgen varlıklar, ya da savaş sebebi, şeytan, cadı vb. kötücül varlıklar olarak tanımlanan bir külliyatın nesneleri yapıldı. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerine inşa edilen bu külliyatın Türkiye topraklarındaki yakın tarihi temsilcisi Cumhuriyet yüzüncü yılını geride bıraktı.
 
Yüz yıllık tarih Atatürk ve onun erkek takımı hakkındaki kahramanlık öykülerini dinleyerek geçti, Osmanlı gericiliği bitirilmiş, düşmanlar bozguna uğratılmış bağımsız modern bir ülke yaratılmıştı; yaratılmasına da, kadınlar bu kez de 'modernleşme'nin nesnesi haline getirilmenin ötesine geçmemiş, mücadele eden kadınlar yok sayılmıştı.
 
İktidarlar el değişir, sistem isimleri değişir, her dönem kendi mağdurlarını yaratır, değişmeyen tek şey, erkek merkezli ırkçılık, emek sömürüsü ve kadına yönelik cinsiyetçi ayrımcılık olur. 21. yy. çeyrek asrı bitmek üzereyken, bahsettiğimiz iradesizleştirme ideolojisi keskinleşmektedir.
 
Özgürlük de mutluluk da metalaştı
 
Neoliberal politikalarla yaratılan, sistemi tahkim amaçlı, ideolojik, kültürel ve sosyal alanları etkisi altına alan, toplumsallıkla bağı olan bireysel özgürlük yerine; toplumdan koparılmış, parçalanmış, savunmasız bırakılmış, bireysel 'özgürlüğü' ilahlaştırma noktasına taşımıştır. Neoliberalizmin en büyük başarısı bir yanılsama çemberi oluşturabilmiş olmasıdır, insanlar, özellikle yeni nesil, bu çemberin içinde özgür olduğu algısıyla yaşar. Tek özgürlüğünün, kölelik ağlarını ören, sahip olma arzusunun okşanması, olduğundan habersiz! Birey sahip olduklarıyla değerlenir, toplumsal statü kazanır, altında son model aracı, son model cep telefonu, yüzünde estetik varsa kendini 'değerli' görür, güvende hisseder ve ileri boyutta sahip olduklarını tahakküm aracına dönüştürür. Temel insanlık değerleri neoliberal özgürlük yalanına kurban edilir, aslında özgürlük de, mutluluk da metalaştırılmıştır.
 
Kadın direnişiyle meydanlar baharlandı
 
Yaşam bu kadar değersizleştirilmiş, özünden koparılmışken, ona yeniden hak ettiği değeri kazandırma, anlam yitimini geri yükleme ve metalaştırılan tüm değerleri 'ayakları üstüne' kaldırmak için mücadele hep oldu, oluyor. Bu mücadelenin en dinamik bileşeni kadınlar olduğu gerçeği bütün çıplaklığıyla ortadadır. Mart ayı boyunca sokaklar ve meydanlar kadın direnişiyle baharlandı. 8 Mart halayı, Newroz halayına; oradan 31 Mart yerel seçimlerinden çıkan umut verici sonuçların, zafer halayına kadar uzandı. Bu noktada seçim süreci çok net bir varlık mücadelesine dönüştü, bu en çok da, her alanda iradesi yok sayılan kadınlar ve Kürtler açısından somut bir mücadele zemini yarattı.
 
Her 'seçim'de olduğu gibi, bu seçim süreci de orantısız imkanlar, hukuk garabetleri, anti demokratik uygulamalar eşliğinde devam etti. Devlet temsilcisi zat Kürdistan'ı "teröristan" ilan etti. DEM parti yine kendisinden azade, deyim yerindeyse dedikodusu yapılarak, etkisizleştirilmeye, kriminalize edilmeye ve eşbaşkanlık ve yerel yönetimlere dair politikalarının ülkenin batısında duyulmasını engellemeye yönelik seçim kazanma stratejileri.
 
Yereller...
 
Yerel seçimler biz kadınlar açısından hayati önemdedir; zira yaşadığımız kentleri, kadın özgürlükçü ekolojik politikalarla tıpkı izinde yürüdüğümüz ana karakterli barışçıl yaşamı örgütlemenin ana karargahlarıdır yereller. Evet sandıklar kuruldu, olması gereken yine olmadı! Burjuva yasalarıyla teminat altına alınan oy hakkı, seçme ve seçilme hakkı bir kez daha ayrımcılığa, irade gaspına dönüştü ülkenin 'doğu' yakasında. Göz göre göre otobüsler dolusu gündelik militarist 'seçmen'lerle Kürtlerin ve kadınların (hedef alınan aynı zamanda eşbaşkanlık sistemidir) iradesine önden kayyum atama küstahlığına girişildi.
 
Kürtler kendisine oy verdi
 
Bazı belediyeler bu yöntemle gaspedilmiş görünüyor, itiraz süreçleri sonuç vermezse. Yetmiyor, kazanılmış belediyelerde mazbatalar kirli planlarla, halkın hayır dediği, temsil hakkı olmayan kayyum adaylarına verilmek isteniyor. Nitekim, Van Büyükşehir Belediyesi'nde denemek istedikleri kayyum atama darbesi Van halkının görkemli direnişine çarparak boyunun ölçüsünü almıştır. Tek cümle, Kürtler kendisine oy vermiş, bu yetmemiş, oylarını yok sayanlara, gözlerine sokarak bir de sokakta saydırmıştır.
 
Normal sıradan bir oy kullanma işleminin Kürdistan'da neden olağanüstü bir mücadele gerektirdiği, seçim meydanlarında, kadın adayı rakip görmeyip, seçim vaadi olarak kadınlara "kazanırsak giyeceğiniz çarşafın rengine karışmayacağız" diyen zihniyetin Kürdistan'ı işgal etme heveslerindendir.
 
Kadınlar ve Kürtler; bu barbar zihniyetin temsilcisi HÜDA PAR'ın, kadınlara hayatı dar ettiği, onlarca kadını katlettiği, en örgütlü olduğu yerden, Batman'dan yüzde 66'lık rekor bir oyla rakip görmedikleri, Gülistan Sönük ile birlikte, binlerce insanın haykırdığı Jin, Jiyan, Azadi sloganıyla, kadın iradesini teslim almaya heves etmenin öyle kolay olmayacağını göstermiş oldular.
 
Sonuç olarak Kürdistan'da açığa çıkan, işgalci politikaların, kadın düşmanı zihniyetin, savaş siyasetinin, kayyum rejiminin çöküşüdür.
 
Halk kendi kaderini tayin etme hakkına sahip çıkmıştır.
 
Jin, Jiyan, Azadî.