‘Şengal ortak yaşam örneğidir’

  • 09:07 16 Mayıs 2022
  • Güncel
HABER MERKEZİ - Şengal’deki demokratik özerklik modelinin bir arada yaşamanın somut bir örneği olduğunu vurgulayan gazeteci Sinur Rahmen Ragiyan, “Şengal’deki son zafer Zap'ın zaferidir. Şengal’in zaferi Irak siyasetinin kurtuluşudur” dedi. 
 
Irak ordusunun, Türkiye’nin desteği ve KDP’nin baskılarıyla 2 Mayıs’ta Şengal’e başlattığı saldırılar, Êzidîlerin direnişiyle boşa çıkarıldı. Geri çekilmek zorunda kalan Irak ordusu bölgedeki varlığını sürdürürken, KDP Şengal’i hedef göstermeyi sürdürüyor. Son olarak Federe Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur Barzani, “Şengal Anlaşması”nı öne sürerek, Irak ordusunun gereğini yapmasını istedi. Bölgede gazetecicilik yapan Sinur Rahmen Ragiyan, Şengal ve Federe Kürdistan Bölgesi’nde yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi. 
 
23 Nisan 2021 saldırılarının devamı
 
Sinur, Türkiye’nin uzun süredir Federe Kürdistan Bölgesi ile siyasi, ticari ve ekonomik çıkarlar bağlamında temas halinde olduğunu ve saldırıya hazırlandığını ifade ederek, "Bu son saldırı, geçen yıl 23 Nisan'daki saldırının devamı niteliğindedir. Kısa bir sürede bu alanlarda büyük sonuçlar elde etmeyi ve geniş bir alanı işgal etmeyi planlamış olmasına rağmen, aylardır HPG’nin karşısında istediği sonucu alamadı. Şimdi de başlattıkları operasyonla geçmişin intikamını almayı amaçlıyorlar. Türkiye, Başûr Kürdistan topraklarına bütün yol ve yöntemleri kullanarak saldırıyor ve ele geçirmek istiyor. Bu saldırılarla Başûr halkının yaşamını tehlikeye atıyor ve Irak anayasasını da çiğniyor” dedi. 
 
‘Hegemonik güçler savaşın içinde’
 
Türkiye-KDP ilişkilerinin ekonomi ile sınırlı olmadığına dikkat çeken Sinur, “Hatta bazı operasyonların, saldırı ve bombalamaların ekonomik yükümlülüğünü bazı Başûrlu partilerin omuzladığına dair birçok bilgi var. Saldırılara ve desteğe rağmen istediği gibi ilerleyemiyorlar. Avrupa Birliği ve hegemonik güçler bu savaşta yerlerini alıyorlar. Türkiye’nin saldırılarının hedefi sadece bölgede ki devletler değildir. Uygulamaya koymak istedikleri plan ve projeler gizli değil. Hegemonik güçlerin özellikle bu savaşta Kürdistan'ın enerjisine müdahalede önemli bir rolü vardır. Dolayısıyla Türkiye'nin saldırıları sadece Başûr’u kapsamıyor, tüm bölgedeki devletleri kapsıyor. Türkiye ayrıca bölgede cereyan eden birçok çatışma ve gerilimin de nedenidir. Bütün bunlara rağmen kendi içinde de bir çöküşe doğru gidiyor” diye belirtti. 
 
Şengal bir sınav
 
Şengal’e yönelik saldırılara değinen Sinur, ,"Kazimi'nin istihbaratçı kişiliğine ve Irak'ta yaşanan tüm krizler sonucunda Irak'ta yöneticilik yapamayan bir kişiliğe sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Irak, daha önce yapılan saldırılar karşısında sessiz kalmamıştı ama son saldırıları bizzat kendileri yaptı. Türk devletinin Irak'taki Sünniler, bazı Şii partiler veya Şii şahsiyetler ile KDP üzerinden Şengal’e yönelik özel bir politika izlediğini görüyoruz. Aynı zamanda Arap partileri üzerinde de etkili bir rol oynuyor. Irak'ta KDP ile gördüğümüz ittifaklar, yaklaşımlar ve anlaşmalar, Irak halkının yönetimdeki yolsuzluğu ortadan kaldırmaya dönük olmadığı gibi, Irak'a yönelik güvenlik tehditlerini de ortaya çıkarıyor. Şengal çok özel ve önemli bir sınavdır. Çünkü Şengal’de örülen yeni yaşam Irak'ta bir arada yaşamanın bir örneğidir” diye konuştu.
 
Eşit yaşam kuruldu
 
Şengal’in bulunduğu konum gereği stratejik bir noktada olduğuna işaret eden Sinur, “Kuzey ve Doğu Suriye, Başûr ile Bakûr üçgeninde bulunuyor. Dolayısıyla Şengal’deki problem çözülürse ulusal birlik için de önemli bir adım atılmış olur. 2014'te DAİŞ Şengal’e saldırdığında KDP ve Irak ordusu Êzidîleri yalnız bıraktı. Şengal’i işgal ettiğinde, KDP ve Irak hükümeti Şengal’i ve Êzidî toplumunu aynı durumda bıraktı. Şimdi de Şengal’in Irak siyasetinin bir parçası olmasını istiyorlar.  Şengal’i sadece HPG, YJA STAR ve Rojava’daki güçler savundu. 2014’te ki soykırımdan sonra Şengal’de yeni bir yaşam kuruldu. Êzidî toplumu orada yeniden bir hayat kurmuş ve kendi kendini yönetmiştir. Şengal’de eşit bir yaşam kuruldu. DAİŞ bu katliamda özellikle kadınları hedef aldı. Şengal buna rağmen hala hedef alınıyor” ifadelerini kullandı. 
 
Êzidî kadınlar boşa çıkardı
 
Şengal’deki demokratik özerklik modelinin bir arada yaşamanın somut bir örneği olduğunu vurgulayan Sinur, “Şengal’deki son zafer Zap'ın zaferidir. Şengal’in zaferi Irak siyasetinin kurtuluşudur. Çünkü Irak'ta bir politika yok. Uluslararası güçlerin çıkarlarına dayalı bir politika yürütülüyor.  Şengal meselesi sadece bir coğrafik meselesi değildir. Özellikle Şengal’e yapılan saldırıların nedeni orada yaşam bulmuş düşünce ve felsefe tarzıdır. Şengal’in bu felsefesi Ulus devletlerin korkulu rüyası haline gelmiş. Elbette Şengal’e yönelik bunca saldırıya karşı kadınların da büyük bir direnişi var. Kadınların Irak ordusuna karşı direnişi çok güzel ve önemlidir. Başûr Kürdistan'ın her yerinde işgale karşı aynı direnişi göstermek gerekiyor. Çünkü işgalciler karşısında direnen o irade beraberinde başarı ve özgürlüğü de getirir. Şengal’e dönük saldırılar arttıkça direnişin boyutu da artacaktır. Ancak şöyle de bir gerçek var; Biz Kürtlerin direnişi karşısında hegemonik güçlerin de karşı duruşu vardır. Gerçek şu ki biz Kürtlerin direnişimize karşı ulusal bir politikası var. Irak hükümetinin 2 Mayıs'ta Şengal’e yapılan saldırılar oradaki iradeyi ortadan kaldırmaya dönüktü. Ancak bu plan ve oyunlar Kürt Êzidî kadınlarının direnişiyle boşa çıkartıldı” şeklinde konuştu. 
 
‘Türkiye Irak’taki parçalanmayı fırsat biliyor’
 
Irak’ta büyük bir parçalanmanın olduğunu ve her partinin kendi başına hareket ettiğini dile getiren Sinur, “Türkiye de Irak’ta yaşanan parçalanmayı fırsat bilerek saldırılar yapıyor.  Yani Irak'taki bölünmeyi saldırılarına bahane olarak görüyor. Bölgede yurttaşlar üzerinde korku politikası yürütüyor. Öte yandan Irak ordusu Kerkük'te işgalci, Şengal’de de kurtarıcı gibi görülmeye çalışılıyor. Ama asıl gerçek olan, Irak siyasetine başta İran olmak üzere diğer uluslararası güçler yön veriyor. Irak'ın kendi iradesi yok. Kürtler Bağdat'ta doğru bir politika izlemiyor. Aç bırakma politikası var” dedi. 
 
‘KDP bir hafta dayanamaz’
 
Petrol ve doğalgaz hesaplarının bölgedeki savaşı ve çatışmaları derinleştirdiğine dikkat çeken Sinur, sözlerini şöyle sonlandırdı:  "2013 yılında Türkiye ile Kürdistan Bölgesi arasında bir enerji anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre 400 milyon dolarlık boru hattı 15 Kasım 2013'te tamamlandı. 2014 yılından bu yana Federe Kürdistan Bölgesi'nden gelen petrol bu hat üzerinden Türkiye'ye akıyor. Kürdistan bölge olarak bağımsız bir devlet olmadığı için uluslararası anlaşmaları tek başına yapamayacağını belirten Bağdat hükümeti, KDP’nin bundan vazgeçmesini talep ediyor ve tehdit ediyor. KDP de bunu kabul etmiyor, çünkü kabul ederse tüm yolsuzluklar ortaya çıkacak ve bu da KDP’nin sonunu getirecek. Bu petrol anlaşmaları da halka değil sadece KDP’nin belli kesimlerine çıkar sağlıyor. Bu petrol dolarları ve gelirleri olmazda KDP bir hafta bile dayanamaz ve ayakta kalamaz.  Bölgede protestolar da her geçen gün artıyor. Bu yüzden yakın bir süreçte protestolar amacına ulaşacaktır.”