‘Jin jiyan azadi’ tüm feministleri etkileyen ilerici bir slogan’

  • 09:03 3 Ekim 2022
  • Güncel
 
Melek Avcı
 
HABER MERKEZİ - İranlı gazeteci ve feminist Zahra Bagherishad, rejim tarafından katledilen Jîna Mahsa Amini’nin ardından başlayan direnişe dair şöyle dedi: İranlı kadınların, yurt dışından koruyuculara ve liderlere ihtiyaçları olmadığını düşünüyorum. Bu son hareketin sloganı olan ‘jîn, jîyan, azadi’ dünya genelindeki tüm feministleri etkileyen ilerici bir slogan.”
 
İran’da 16 Eylül günü Jîna Mahsa Amini’nin rejime bağlı “ahlak polisleri” tarafından işkence edilerek katledilmesinin ardından rejime karşı protestolar, başta Rojhilat olmak üzere İran geneline yayıldı. Çoğu kadın yüzlerce kişi alanlara çıkarken, diğer yandan rejime bağlı güçlerin de saldırıları sürüyor. Devam eden protestolarda yaklaşık 76 kişinin katledildiği, ülkedeki insan hakları örgütleri ve yerel kaynakları tarafından kamuoyuna duyurulurken, diğer yandan aralarında kadın gazetecilerin de olduğu çok sayıda kişi tutuklandı. 
 
Tüm baskı ve tutuklamalar karşısında sokakları terk etmeyen kadınlara, diğer ülkelerde de destek eylemleri yapılmaya devam ediliyor. 
 
İran rejiminin kadınlara yönelik sistematikleşen baskısına ve Jîna’nın katledilmesiyle beraber yaşanan gelişmelere ilişkin gazeteci ve kesişimsel feminist Zahra Bagherishad, değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Mahsa'nın bir Kürt kadını olduğunu da unutmayın’
 
Öncelikle Jîna Mahsa’nın Kürt kadın kimliğinin unutulmaması gerektiğini söyleyen Zahra, yıllarca etnik gruplara yönelik baskıların bilindiğini belirtti. Zahra, “İran'da kadınlar cinsiyet ayrımcılığından ve kendilerine yönelik şiddetten her zaman zarar gördü. Cinsiyete dayalı örtünme zorunluluğu da 40 yıla aşkındır kadınlara çektirilen ve yaşatılan acılardan sadece biri. Fakat İran İslam rejiminin kadınlara yönelik cinsiyete dayalı sistematik şiddetin ve baskısının en vahşi hali olan Mahsa’yı öldürmesi son damlayı taşıran olay oldu. Katliam İran’da olsa da diğer taraftan Mahsa'nın bir Kürt kadını olduğunu da unutmayın, çünkü İran'da Kürt kadınları ve diğer ezilen etnik grupların çoklu ayrımcılığa maruz kaldığını yakından biliyoruz” diye kaydetti.
 
79’dan beri mücadele sürüyor
 
Kadınlara ve LGBTİQ+’ya yönelik sistematik ve ayrımcılık temelli şiddetle cinsiyet ayrımcılığını tesis eden İran rejiminin, ataerkilliğin temelini oluşturduğunu ifade eden Zahra, 1979’da bu yana kadınların baskı ve yasaklara karşı birçok protesto gösterisi düzenlediğini aktardı. Zahra, bu mücadelede İran’ın içinde ve dışında birçok dernek ve örgütün kurulduğunu belirterek, hakları için kadınların feminizm eksenli birçok çalışma gerçekleştirdiğine değindi. Zahra şunları dile getirdi: “Kadınlar feminist aktivizm temelli, bağımsız ve bireysel aktivitelerini 79’dan beri sürdürüyor. Ayrıca, İran feminist topluluğu, feminizmin dördüncü dalgasında önemli bir rol oynayan ve birçok kampanyadan destek alan çevrimiçi platformları da yakından biliyor, çünkü birçok kadın bu eylemlerde ‘ahlak polisi’ tarafından travma ve fiziksel yaralanmalar da dahil olmak üzere şiddet gördü ve yaralandı. Fakat cezasızlık da sürüyor. Öyle ki, ‘ahlak polisi’ ve Mahsa'nın katilleri hakkında şikâyet sürecini başlatan Mahsa'nın ailesinin avukatı, geçtiğimiz günlerde bu davadaki başarıya ulaşmada duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi ve bu şikâyetin başarılı sonuçlanmayacağını söyledi.”
 
‘İnkâr şiddetin biçimlerinden biri’
 
İran rejiminin geçmişten bugüne tüm yetkililerinin kadın ve LGBTİQ+ topluluğunun hakları konusunda doğruyu söylemediğinin altını çizen Zahra, “İran'ın eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad da İran'da eşcinsellerin olmadığını iddia ediyordu. Ne büyük yalanlar! Bu yetkililerin amacı kadın ve LGBTQ+ topluluğu sorununu inkâr etmekten başka bir şey değil, oysa ki inkâr şiddetin biçimlerinden biridir” dedi.
 
‘Kadınların koruyucu bir lidere ihtiyacı yok’
 
İran’daki kadın hareketine değinen Zahra şöyle devam etti: “İran’daki kadın hareketinin çok bağımsız olduğuna ve sivil toplumdaki kadınların büyük bir feminist bilince sahip olduğuna kuvvetle inanıyorum. İranlı kadınların, yurt dışından koruyuculara ve liderlere ihtiyaçları olmadığını düşünüyorum. Bu son hareketin sloganı olan ‘jîn, jîyan, azadi’ dünya genelindeki tüm feministleri etkileyen ilerici bir slogan. Bu nedenle, İranlı kadınların zorunlu başörtüsüne karşı mücadelede, birçok Avrupalı ve Batılı kadın politikacıya kıyasla daha ileri olduğu açıktır. Kadın siyasetçiler diplomatik toplantılarda zorunlu başörtüsünü siyasi sebeplerden dolayı kabul ediyor çünkü siyasi bir ideolojiye dayanarak başörtüsü takıyorlar. İşte, İranlı kadınlar tam bu konuda mücadele ediyor, başörtüsü konusunda neden diğerleri gibi seçim hakları olmadığını protesto ediyorlar. Fakat diğer ülkelerdeki kadın politikacılar, gazeteciler ve diğer tanınmış isimlerin, hangi inanç olursa olsun, siyasi toplantılarda zorunlu örtünmeyi reddederek İranlı kadınları desteklemesi olumlu olur.”
 
Kürdistan bölgesinde tutuklamalar
 
Rejimin son protestoları şiddetle bastırarak, İran'ın Kürdistan bölgesinde en az 52 kadın aktivistin tutuklandığını kaydeden Zahra, tutuklanmalara tepki gösterdi. Zahra, “Mahsa'nın öldürüldüğünü haber yapan gazeteci kadın Nilufar Hamedi rejim tarafından tutuklandı ve hücre hapsinde tutuluyor. Bu protestolara destek veren tüm gazeteciler, feminist aktivistler, hatta erkek ve kadın aktörlerin tutuklanması da sürüyor” diye konuştu.  
 
‘Bu dünyanın en büyük feminist devrimi!’
 
Zahra sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “Bu dünyanın en büyük feminist devrimi! Zorunlu örtünme, İranlı kadınların mücadelesinin en önemli ve ana alanlarından biri olmuş fakat bu onların tek arzusu değil. Asıl mesele, ataerkil bir sistemde cinsiyet ayrımcılığına ve kadına yönelik sistematik şiddete karşı mücadeledir. Evet, İranlı kadınlar bu ataerkil sistemin bütünlüğüne karşı savaşıyorlar, ‘Jîn, jîyan, azadi’ sloganı bu arzuyu temsil ediyor. Zorunlu başörtüsüne karşı mücadele de bu yolda atılmış büyük bir adım, çünkü doğrudan ifade özgürlüğü ve bedenleri hakkında seçim haklarını geri alma mücadelesiyle ilgili.”
 
Kesişimsel feminizm nedir?
 
Toplumsal cinsiyet ve Kadın’ın sadece tek bir birleşik anlayıştan söz etmediği fikridir: tüm kadınların beyaz, siyah, Asyalı, Latin ne olursa olsun ırkı olduğu gibi sınıfı, etnisitesi, dini vb. vardır ve ‘kadın’ olarak deneyimleri de bu farklılıklara göre değişkenlik gösterir. Kimliğimizin farklı görünümleri kesişir – beyaz kadınların ‘kadın’ olarak deneyimleri kısmen ırkları üzerinden tanımlanır, tıpkı siyah kadınlarda olduğu gibi ama beyaz kadınların ırklarını görmezden gelmeleri onlar için daha kolaydır. Eğer ‘feminizm’ ‘kadınları’ temsil etmek için varsa, bu farklılıklarla ilgilenmek zorunda düşüncesine dayanır.