‘Kadın siyasetini demokratik siyasetin odağı haline getirmek istiyoruz’

  • 13:09 24 Nisan 2024
  • Siyaset
 
ANKARA - DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, savaş ve kadın yoksulluğunu gündemlerine daha fazla alacaklarını belirterek, “Yeni bir dönemin kadın siyasetini, demokratik siyasetin odağı haline getirmek istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki umut da çözüm de kadınlardadır” dedi. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, kadın gündemine dair genel merkez binalarında basın toplantısı gerçekleştirdi. 
 
‘Sistemimize yönelik saldırılar bir kez daha boşa düşürülmüştür’
 
31 Mart yerel seçim stratejilerinin Kurdistan’da kayyımları göndermek, belediyelerinin sayısını artırmak, batıda ise kent uzlaşısı ile paradigmalarının ülkenin dört bir tarafından ördüklerini belirtti. Halide, “Her türlü hukuksuzluk, kayyım ve kaçak seçmene rağmen kadın düşmanı kayyımları gönderdik, belediye sayımızı arttırarak 78 belediye aldık. Seçim sürecinin her aşamasını, eşit temsiliyet ve eşbaşkanlık ilkemizden hareketle ördük. Kadınlar aday belirleme sürecinde ortaya koydukları iradeyi bu aşamada sandıkta da göstererek bir kez daha eşbaşkanlık mor çizgimizdir demiştir. Bu seçimlerin biz kadınlar açısından önemli bir noktasını da sizlerle paylaşmak istiyorum. Evet bizler bulunduğumuz her yerde eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet esastır dedik. Sadece yerel yönetimlerde değil tüm mekanizmalarımızda bunu hayata geçirerek savunduk. Eş başkanlık sistemimize saldıranlara, kriminalize edenlere karşı bu seçimde bir kez daha başta kadınlar olmak üzere halklarımız cevap vermiştir. Sistemimize yönelik saldırılar bir kez daha boşa düşmüştür. Kadın düşmanları kaybetmiştir. Kadınlar özgür ve eşit bir toplumu inşa etmek için kazanmıştır” dedi.
 
‘Bu başarıyı düşürmeye kimsenin gücü yetmedi’
 
Kayyım tehditleri ile belediyeleri gasp etmek isteyenler karşısında güçlü bir irade sergileyeceklerini kaydeden Halide, “Jin Jiyan Azadî felsefesinin etrafında birleşti. ‘Kadın iradesiyle yerel yönetimlere’ diyerek kazandık. Bundan sonraki süreçte modelimizi tüm kadınlarla birlikte en güçlü şekilde öreceğiz. Beyannamemizde yer alan projelerimizi hep birlikte hayata geçireceğiz. Mahallelerdeki, köylerdeki, ilçelerdeki kadın meclislerimizle bunu yapacağız. Ülkenin batısında kadınlarla bir araya gelecek, ortaklaşacak kadınların eşit ve özgür yaşayabileceği kentleri hep birlikte inşa edeceğiz. Bu yönüyle iktidarın kadına ve çocuğa yönelik şiddette cezasızlık politikalarına karşı belediyelerimizde, kadına yönelik şiddetle mücadele merkezlerimizi ve sığınaklarımızı yeniden açıyoruz. Dilimize, kültürümüze yönelik saldırılara karşı kadın kültür merkezlerimizi hep birlikte inşa ediyoruz. Savaşın derinleştirdiği kadın yoksulluğuna karşı yerel ekonomi politikalarımızla çözüm üretmeye yönelik çalışmalara başlıyoruz. Belediyelerin etrafında yükseltilen güvenlikçi duvarları kadınların iradesiyle yıktık, bundan sonra da belediyelerimizi kadınlarla birlikte yönetecek mekanizmaları kuruyoruz. Bu başarı biz kadınların başarısıdır, gençlerin başarısıdır. Eşitlikten, özgürlükten ve demokrasiden yana halkların başarısıdır. Bu başarıya gölge düşürmeye hiç kimsenin gücü yetmedi, yetmeyecektir” diye belirtti.
 
Halide’nin konuşmasından satır başları şöyle:
 
“AKP-MHP iktidarı yürüttüğü saldırı politikalarıyla, seçim sonrası verdiği savaş mesajlarıyla varlığını korumak istediğini göstermiştir. Kürt halkının varlığına yönelik gerçekleştirilen saldırıların derinleştireceğini belirterek harekete geçmiştir. Nitekim 23 Nisan’da Kürt gazeteciler gününden bir gün sonra, basın kurumlarına yapılan operasyon da bunun göstergesi olmuştur. Ben öncelikle 22 Nisan Kürt Gazeteciler Gününü kutluyorum. Her türlü saldırıya rağmen özgür basın geleneğinden tek bir adım dahi geri atmayan; her türlü sansür politikasına, eril ve cinsiyetçi medyaya karşı gerçeği söylemekten, yazmaktan vazgeçmeyen gazetecilere yönelik saldırıları lanetlediğimi belirtmek istiyorum. Ankara ve İstanbul’da yapılan operasyonlarda gözaltına alınan özgür basın emekçileri derhal serbest bırakılmalıdır. Belçika’daki Kürt basın kurumlarıyla dayanışma içinde olacağımızı belirtmek istiyorum.
 
Saldırılar kadın katliamlarını arttırmakta
 
Bizler özgür basın emekçilerine, kurumlarına yönelik saldırıların temelinde ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu saldırı; savaş politikalarında ısrar eden iktidarın Güney Kürdistan’a yönelik başlattığı saldırıların arkasındaki Kürt düşmanlığının üzerini örtmektir. Kadınlara ve Kürt halkına karşı işlenen savaş suçlarına karşı dünya kamuoyunda uyanacak yankının, tepkinin önünü almaktır. Kürt halkının varlığına, birliğine yönelik bu saldırılar ülke halklarına yoksulluk, işsizlik getirirken kadın katliamlarını, kadına yönelik şiddeti arttırmakta; silah sermayedarlarını, savaş çetelerini ise büyütmektedir. Bizler şu gerçeği çok iyi biliyoruz ki; bu sermayedarlar, savaş çeteleri Ortadoğu’da halkları karşı karşıya getirerek kendi güç ve paylaşım emelleri uğruna coğrafyayı savaş alanına çevirmiştir. 
 
24 Nisan ile yüzleşmek gerekiyor
 
Tarihi anarak anlatmak istiyorum: Bugün 24 Nisan. Halklara yönelik savaşların bu sistemin kendini ayakta tutma biçimi olduğunu biliyoruz. Evet, bugün bu coğrafyada ulus-devlet temelli yürütülen savaşların bizleri nasıl etkilediğinin bir hafızasına sahibiz. 24 Nisan’la yüzleşmek gerekiyor. Bugünden geçmişle yüzleşmek gerekiyor. Bizler mücadelemizle halkların tüm farklılıklarıyla, bir arada ortak yaşamını savunuyoruz diyerek bugünlere geldik. Bu topraklarda işlenen insanlık suçları ile yüzleşmeyen hiçbir siyasetin kalıcı olmayacağına inandık, inanıyoruz, uyarıyoruz. Bundan 109 yıl önce bir etnik ve inanç kırımı olarak yaşanan Büyük Felaketi unutmuyoruz. Ermeni halkının yasını ve acılarını paylaşıyoruz. İnsanlık suçlar yönelik gerçekleştirilen katliamı unutmuyoruz. Katliamcı zihniyetlerin işlediği insanlık suçları ile yüzleşmek, bunlarla hesaplaşmak bu coğrafya da kalıcı, onurlu bir barışın inşasını sağlamanın en önemli koşuludur. 
 
Musa Orhan’ın cezasız bırakılması bu politikalardan bağımsız değildir
 
Bugün Rojava’da, İsrail’de, Filistin’de, İran’da, Yemen’de, Ukrayna’da, Rusya’da erkek egemenler tarafından yürütülen savaş politikalarının bedelini en ağır ödeyen biz kadınlarız. Nitekim savaş alanları tarihin her döneminde kadınlar için şiddetin, istismarın, sömürünün en ağır şekilde yaşandığı ve bu şiddetin meşrulaştığı alanlar olmuştur. BM tarafından hazırlanan raporda, geçen yıl yaşanan çatışma bölgelerindeki cinsel şiddet vakalarında artış yaşandığı belirtilmiştir. Ortadoğu’da kapitalist erkek egemenler tarafından yürütülen bu savaşın ülkedeki yürütücüsü yine iktidarın kendisidir. Yürütülen kirli savaş politikalarının çoklu krizi derinleştirmekten başka bir sonucu yoktur. Özellikle Kürt halkı, Kürt kadınlar üzerinden yürütülen özel savaş politikaları çoklu krizle birlikte derinleşmiştir. Özel savaş politikalarının merkezi haline getirilmek istenen kentlerden biri de Şırnak’tır. Güvenlik adı altında kente getirilen üniformalılar, Kürt halkı ve kadınlar için bir güvenlik sorunu haline gelmiştir. Nitekim bunun son örneği Şırnak’ta bir uzman çavuşun kadınlara yönelik tacizde bulunmasıdır. Ne Şırnak’ta yaşanan bu olay, ne de İpek Er’in ölümüne neden olan Musa Orhan’ın cezasız bırakılması bu politikalardan bağımsız değildir.
 
ATK siyasi iktidarın kurumu haline gelmiştir
 
Bu iktidar kadına yönelik erkek devlet şiddetine, üniformalı şiddetine karşı cezasızlık politikası uygularken Kürt kadınları, anneleri, çocukları cezaevine koymaktan geri durmuyor. Hepinizin bildiği gibi 81 yaşındaki Makbule Özer ATK’nin cezaevinde kalabilir raporu ile birlikte 23 Nisan’da tutuklanarak bir kez daha cezaevine gönderildi.75 yaşındaki Hatice Yıldız cezaevindeki kızına ve tutsaklara para gönderdiği için sedye ile cezaevine götürüldü. ATK hukuktan yana değil siyasi iktidarın kurumu haline gelmiştir. ATK bu raporları hazırlayarak işlenen insanlık suçuna ortak olmuştur. Bu suçu işleyenler elbet hesap vereceklerdir. Kürt halkının varlığına, Kürt kadınların özgürlük mücadelesine yönelik gerçekleştirilen bu saldırıların adı ise özel savaştır.
 
Tecridi rejim haline getirenlere en büyük cevabı kadınlar olarak vereceğiz
 
Savaş ve tecrit politikalarında ısrarın göstergesidir.  Sayın Öcalan’ın tüm Ortadoğu halklarına umut olan demokratik, ekolojik kadın özgürlükçü paradigmasıdır asıl hedeflenen. Tecridi bir rejim haline getirmek isteyen bu iktidara en güçlü cevabı da biz kadınlar vereceğiz. Baskı, gözaltı, tutuklamalarla mücadelemizi sindirmeyi hedefleyenler dönüp mücadele geleneğimize baksınlar. Kobanî davasında yargılanmak istenen kadın arkadaşlarımızın onurlu duruşu bizlerin mücadele gerekçesidir. Nereden tutsalar ellerinde kalan bu davanın kararını dahi vermeyecek durumdalar. Kendileri bile bu işin içerisinden çıkamıyor. Bizler bir kez daha şunu söylüyoruz. Kobanî’de insanlık suçu işleyen, kadın düşmanı IŞİD çetelerine karşı mücadele veren kadınlarla dayanışmak suç değildir. Kobanî devrimi kadın devrimidir. Ve bizler sonuna kadar bunu savunacağız. Tüm kadınlara çağrımızdır. Gelin hep birlikte 16 Mayıs’ta Sincan Cezaevi Kampüsünde görülecek olan Kobanî Kumpas Davası’nın karar duruşmasında olalım. Bir kez daha bu davadan yargılanmak istenen kadın yoldaşlarımızla dayanışmamızı büyütelim. Kobani Devrimi kadın devrimidir diyelim.
 
Şiddet karşısında mücadeleyi büyütmek hepimizin sorumluluğu
 
Kürt kadınlar üzerinden bu politikalar devam ederken ülkenin dört bir yanında kadın ve çocuklara yönelik işlenen suçlar da cezasızlık politikalarıyla devam ediyor. Bakın Muş’ta 2 yıl önce Makbule Sevinç’i katleden faile müebbet hapis cezası Yargıtay kararıyla bozulmuştur. Yine Ankara’da babası tarafından sistematik cinsel istismara maruz kalan bir çocuğu, yargı korumak yerine kovuşturmaya yer yok diyerek bu istismarı meşrulaştırmıştır. Irkçı, cinsiyetçi politikalar sonucu Karabük’te katledilen Dina’nın duruşması 29 Nisan görülecek. Bizler 25 Nisan’da tüm kadın kurumlarıyla birlikte mahkeme salonunda bir kez daha Dina için adalet diyeceğiz. Rabia Naz cinayeti üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen şüpheliler hakkında tek bir işlem dahi yapılmazken çocuğu için adalet isteyen babaya Cumhurbaşkanına hakaretten dava açıldı. Kadına yönelik şiddet ve katliamların geldiği aşama artık kadın kırımına ulaşmıştır. 2024 yılının ilk 3 ayında 91 kadın yaşamını yitirdi. Sadece Nisan ayının ilk 15 gününde kamuoyuna yansıyan bilgilere göre 9 kadın katledildi. Adalet Bakanlığı verilerine göre 2023’te “çocuk istismarı” suçundan 31 bin 216 dosya açılmış. Bu veriler, işlenen suçlar bizlere bir kez daha şunu göstermiştir ki; bu ülkede kadınların, çocukların can güvenliği kalmamıştır. Kadınlara ve çocuklara yönelik bu saldırıların hiçbiri münferit değildir, politiktir. Bu saldırılar, cinayetler ve şiddet karşısında mücadeleyi büyütmek hepimizin sorumluluğundadır.
 
Savaşa karşı kadın dayanışmasını, kadın birlikteliğini büyüteceğiz
 
Bizler DEM Parti Kadın Meclisi olarak Kürt kadın özgürlük mücadelesi ve Türkiye kadın hareketiyle birlikte; bu saldırılar karşısında özgürlüğümüz için savaşa karşı kadın dayanışmasını, kadın birlikteliğini büyüteceğiz. Çünkü biliyoruz ki bu ülkede iktidarın siyaseti kadınlara yönelik bir savaş haline gelmiştir. Biz kadınlar bu saldırılara karşı mücadelemizdeki birliktelik ve dayanışmaya olan inancımızı 31 Mart yerel seçimlerinde sandığa yansıtarak en güçlü kadın iradesini ortaya çıkardık. Bu irade, Van direnişinde de sokaklara çıkarak ne kadar güçlü olduğunu göstermiştir. Bu direnişle; kadınlar irade gaspına karşı tutumunu göstermiştir. Genç kadınlar bu direnişin öncüsü olarak özel savaş politikalarını boşa çıkarmıştır. Ülkenin dört bir yanında alanlara çıkan kadınlar; haklarımıza ve kazanımlarımıza yönelik gerçekleştirilen saldırılar karşısında kadın mücadelesini büyüteceklerini göstermiştir.
 
Savaşa ve yoksulluğa karşı direnişi büyütelim
 
31 Mart seçimleri ve sonrasında Van’da ortaya çıkan kadın iradesi eş başkanlık ve eşit temsiliyette ısrarın iradesidir. Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmamıza yönelik saldırılara karşı bu modeli en güçlü şekilde savunarak hayata geçireceğimizin beyanıdır. Bu irade beyanı, erkek egemen iktidar tarafından başta biz kadınlar olmak üzere halklar arasında örülmeye çalışılan duvarlarda da çatlaklar oluşturmuştur. Bütün bu toplam süreçten aldığımız moral ve motivasyonu 1 Mayıs alanlarına, kadınların coşkulu birlikteliği ile taşıma zamanıdır. Tüm kadınlara çağrımızdır. Savaşa, kadın yoksulluğuna işsizliğine karşı direnişimizi büyütelim.
 
8 Mart’tan 1 Mayıs’a kadınların isyanı ile geliyoruz
 
1 Mayıs alanlarında Jin Jiyan Azadî felsefesinin altında birleşerek erkek devlet şiddetine karşı tutumumuzu bir kez daha gösterelim. Haydi kadınlar; ev içi emeği yok sayanlara, nafaka hakkına göz dikenlere, aşımızdan, ekmeğimizden, soframızdan çalınarak kadın yoksulluğunu derinleştirenlere karşı emeğimizi savunmak için, haklarımızı ve kazanımlarımızı gasp etmenize izin vermeyeceğiz demek için, Agrobay, Özak, HT Solar işçisi kadınların direnişine ses olmak için, patronlara, sermayedarlara karşı eş değer işe eşit ücret demek için, “8 Mart’tan 1 Mayıs’a kadınların isyanı ile geliyoruz” şiarı ile 1 Mayıs alanlarına akalım.
 
Zamanımız örgütlenme zamanıdır
 
Mücadele tarihimizde göstermiştir ki, nasıl yaşayacağımıza biz kadınlar ve halklar karar vermektedir. Değiştirmek elimizdedir. Ancak bizler birlikte değiştirebiliriz. Sömürüye ve ezilmeye isyan etmek de yeniyi inşa etmek de bizim elimizdedir. Mücadele etmemizin önünde hiçbir engel yoktur. Yeni yaşamı inşa etmemizin önünde hiç bir engel yoktur. Zamanımız örgütlenme zamanıdır. Nasıl yaşayacağımıza dair mücadele etme zamanıdır diyorum. Biz DEM Parti Kadın Meclisi olarak bu programı hayata geçirmek için kolları sıvadık. Kadın Meclisi’mizde yürüttüğümüz tartışmalarla yeni bir dönemin kadın siyasetini, demokratik siyasetin odağı haline getirmek istiyoruz. Çünkü biliyoruz ki umut da çözüm de kadınlardadır, kadın mücadelesindedir, kadın örgütlenmesindedir. Çok yakın zamanda sizlerle yeni bir kampanya ile çalışma takvimimizi paylaşacağız. Bir yandan örgütlenmemizi büyüteceğiz bir yandan kadın yoksulluğu, savaş gibi konularda çözümlerimizle kadınların gündemini yerel demokrasi ile ortaya koyacağız. Bu ülkenin tekçi, kutuplaştırıcı, eril siyaset aklına karşı demokratik, özgür ve eşit bir toplumun inşasını eylem ve politikalarımızla hayata geçireceğiz.
 
Kadın Meclisi kadınlarla birlikte siyaseti örüyor, örgütleniyor
 
DEM Parti Kadın Meclisi kadınlarla birlikte siyaseti örüyor, örgütleniyor ve kentleri bu şekilde inşa etmeye ve birlikte mücadele etmeye tüm kadınları çağırıyor. Çağrımız; erkek adalete karşı gerçek adalet için, derinleşen kadın yoksulluğuna karşı onurlu bir yaşam için, şiddetsiz, sömürüsüz bir yaşam alanlarını inşa etmek için, genç kadınların sözünü, örgütlenmesini, iradesini kurduğu bir yönetim için, engelli kadınların yaşamın her alanında uğradıkları sağlamcılık baskısına karşı birlikte mücadele etmek için, doğamızı, toprağımızı, yaşam alanlarımızı, köylerimizi, derelerimizi, kentlerimizi rant ve savaş politikalarına karşı savunmak için, LGBT+ bireylerin nefret söylemleriyle şiddete ve katliamlara maruz kalmalarına karşı her yerde itirazımızı büyütmek için, yaşamlarımızı savunmak için, biz kadınlar vardık, varız, var olacağız demeye, bu ülkede onurlu, eşit ve özgür bir yaşamı inşa etmekte kararlı olduğumuzu göstermeye devam edeceğiz. Biz kadınlar mücadele ederek kazandık, şimdi mücadele ve örgütlenmeyle daha çok kazanmanın vakti deyip, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.”