Yaşamını adını aldığı devlete karşı mücadeleyle geçirdi

  • 09:09 18 Mayıs 2022
  • Portre
MARDİN - Apê Musa’nın öğrencisi olan Barış Annesi Türkiye (Türkan) İldem, 85 yıllık ömrünü ismini aldığı devletin kanunsuz uygulamalarına karşı mücadeleye adadı.
 
Mardin’in Kızıltepe ilçesinde yaşayan 85 yaşındaki Barış Annesi Türkiye (Türkan) İldem, 14 Mayıs gecesi geçirdiği kalp krizi sonucu kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. 85 yıllık ömrü mücadeleyle geçen Türkiye, 29 Mart 1937’de Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Sitîlîlê (Akarsu) köyünde dünyaya geldi. Kimi rivayetlere göre; babasının batıda olması nedeniyle kimi rivayetlere göre de Türkiye Cumhuriyeti’nin henüz kurulmuş olması ve ailenin ilişkileri nedeniyle babası tarafından Türkiye ismi verildi. Türkiye ise, kendisini hep köylüsü olan Kürt Bilge Apê Musa’nın (Musa Anter) öğrencisi olarak tanımladı. Okuma yazmayı genç yaşta Apê Musa’dan öğrendi, kendisini geliştirdi ve mücadelenin içinde buldu.
 
Okuduğu kitaplar, diyaloğa girdiği doktorlardan öğrendiği basit tıbbi müdahaleler ile çevresinde “şifacı” olarak da tanınan Türkiye,  yeri geldiğinde ebelik yaparak da kadınlara katkı sundu. 9 çocuğundan Müslüm 1994 yılında PKK’ye katılan Türkiye, her fırsatta barış talebini dillendirdi. Eylemlerde en ön saflarda yer aldı, yeri geldi savaşa karşı canlı kalkan oldu.
 
5 yıl cezaevinde kaldı 
 
2007 yılında yaşı 70 olduğunda 13 yıldır görmediği oğlunu görebilmek için pasaport başvurusu yapıp, Federe Kürdistan Bölgesi’ne geçen Türkiye, Kandil Dağı’nda oğlu ile 6 saatlik bir görüşme yaparak hasret giderdi. Geri döndüğü sırada Habur Sınır Kapısı’nda gözaltına alınan Türkiye hakkında, “örgüt üyeliği” iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Bir yıl içinde yapılan yargılama sonucunda “örgüt üyeliği” iddiasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezası verilen Türkiye, 15 Temmuz 2008’de tutuklanarak, 4 yıl 8 ay Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuldu. Türkiye, cezasını tamamladıktan sonra 21 Mart 2012’de cezaevinden çıktı. 
 
Türkiye, dışarıda olduğu gibi cezaevinde de mücadele etti; hem öğrendi hem öğretti. İleri yaşına rağmen cezaevinde okumayı sürdürürken, tutsakların her türlü hastalığı ile de ilgilendi, bitkilerden hazırladığı ilaçlarla yaralarına merhem oldu. Aynı zamanda iyi bir terzi de olan Türkiye, çevre köylerin de terziliğini yapıyordu. Tahliye edildiğinde de mücadelesine kaldığı yerden devam eden Türkiye,  bir süre sonra hastalıklarıyla mücadele etmek zorunda kaldı.
 
Son sözleri 
 
Oğlu ile 6 saatlik bir görüşme için 5 yıl cezaevini göze alan Türkiye, hayatını kaybetmesinden bir gün önce çekilen videoda da oğlu Müslüm ve yoldaşlarına selamlarını ileterek, hayata veda etti.
 
‘Gönlünde olanla dilinde olan aynıydı’
Annesini anlatan Koçer İldem, annesinin insanlar arasında sevilen biri olduğunu belirterek, “Can fedaydı. Kadınla kadın, erkekle erkekti. Gönlünde olanla dilinde olan aynıydı. Bilgiliydi. 75 kişiyle, gençle aynı cezaevindeydi. Onlarla yaşayabildi. Basit bir şey değil bu. Hepsi gençti. Sabahtan akşama kadar bir öğretmen gibi içlerindeydi. Uyum sağlayabiliyordu. Kendi aralarında nöbetleşiyorlardı yemeğini veriyorlardı. Kendi kendine bazen ‘çocuklarım olmasaydı gidip kendime cezaevinde kalacaktım’ diyordu” diye anlattı.
 
Musa Anter’in öğrencisiydi 
 
Annesinin kendilerine sürekli hikayeler anlattığını dile getiren Koçer, “Musa Anter’in öğrencisiydi, onun yanında öğrenmişti. Musa Anter’i anlatıyordu. Musa Anter ailelerinin yanına gidip, çocukları okula göndermelerini istiyordu. Hem Kürtçe hem Türkçe ders veriyordu. O zaman Musa Anter çocuklarını göndermeyenleri zorluyordu. Ceza veriyordu. Bu nedenle anne ve babasının kendisini okula gönderdiğini anlatıyordu. Annem okudu. Zaten 5-6 sene o zaman okuyup, hemşire gibi olmuştu” dedi.
 
‘Oğlunun ismini dilinden düşürmüyordu’
 
Annesinin çok acı çektiğini dile getiren Koçer, 3 oğlunun olduğunu ancak hiçbirinin yanında olmadığını, yıllarca PKK’ye katılan oğlunun sağ olup olmadığını bilmeden yaşamak zorunda kaldığını söyledi. Annesinin PKK’ye katılan oğlunun ismini dilinden düşürmediğini belirten Koçer, “Her defasında ‘Bilsem onu göreceğim, yeniden de cezaevine girecek olsam, yine yanına gideceğim’ diyordu” şeklinde anlattı. 
 
Barış arzusu 
 
Annesinin sürekli barışın sağlanmasını istediğini belirten Koçer, “Kendisi gibi binlerce ailenin olduğunu söylüyordu. Gerilla annelerinin de asker annelerinin de aynı durumda olduğunu söylüyordu. Gözleriyle barışı görmek istiyordu. Çocukların hepsinin evlerine döneceği günü bekliyordu. Sabah akşam bunun için dua ediyordu. Kardeşçe, barış içinde birlikte bir yaşam sürdürmek istiyordu. Ben yürek acısı çekmişim, kimse çekmesin diyordu. Barış için canını vermeye hazırdı” dedi. 
 
Vasiyetini yerine getirmeye çalıştıklarını belirten Koçer, “Oğlu Roni gaz bombasının çarpması sonucu gözünü kaybetmişti. Sonra trafik kazasında hayatını kaybetti. Hep onun yanına defnedilmek istiyordu. İstediğini yaptım. Gönlüm rahat” diye belirtti.