18 mevsim, 9 bayram, 4 Newroz’dur haber alınamıyor

  • 09:02 20 Nisan 2024
  • Kadının Kaleminden
 
“21’inci yüzyılda Filistinli tutsaklar İsrail zindanlarında, Kürt tutsaklar da Türkiye zindanlarında varlıklarını kanıtlamaya, var olmaktan kaynaklanan haklarını talep etmeye devam ediyor. Türkiye’nin devrimci, demokrat, duyarlı insanları bu hukuk tanımaz çağdışı yasalara aykırı İmralı işkence sistemine karşı çıktığı gün halkların kardeşliği klişe olmaktan çıkıp gerçek manada konuşulup tescillenecektir. Aksi durumda halkın duygu düzeyinde her gün yeni fay hatları, obruklar oluşacak ve derin kırılmalar yaşanacaktır. Zira on yıllardır olan da budur. Kürt Özgür Basını dışında diğer basın kuruluşlarının zindan eylemlerine olan duyarsızlığı, bahsetmemesi başka nasıl açıklanabilir bilemiyorum?”
 
Leyla Güven
 
Eşitsizliklerle dolu olan dünyada, kimileri hayatlarına renk katmak için doğayı ve insanları katletmeyi bile bile göze alırken, kimileri de hayatta kalabilmek için çok büyük acılar yaşıyorlar. Oysa dünya, yaşayan bütün insanlara yetebilecek büyüklükte bir gezegendir. Mülkiyet hakkı ortadan kalkarsa ve bu hastalıklı anlayış iyileştirilirse varolan her şey birbirimize yetecektir. Lakin emperyalist zihniyetin ürettiği erk sistem buna müsaade etmemektedir. Çünkü despotlukta yarışan dünya liderleri çelişkiler yaratıp bu çelişkileri derinleştirerek ayakta kalabiliyor.
 
18 mevsim, 9 bayram, 4 Newroz’dur haber alınamıyor 
 
Bu durum en çok Ortadoğu coğrafyasında yaşanıyor. Ortadoğu’nun konumu, yapısı, tarihsel ve kültürel gerçekliği hegemon güçler tarafından sürekli çözümsüzlüğe terk edilerek sorunlar derinleştiriliyor ve bu derin çözümsüzlükte hiç kuşku yok ki en büyük sorun Kürt halkının yaşam sorunu oluyor. Küresel bir karakter kazanan Kürt sorunu dört ayrı ülke içinde yüz yıldır bütün yok etme çabalarına rağmen yok edilemeyen bir sorundur. Kapsamlı entegre ve asimile çabalarına rağmen halkın öz değerleriyle yaşama isteminde ısrar bu politikaları da boşa çıkarmıştır. Hal böyle olunca da yaşanan hukuksuzluklar her alanda zirve yapmıştır. Bunun günümüzdeki somut örneği İmralı Adası’nda yaşanmaktadır. Bütün dünyanın gözü önünde yüksek güvenlikli bir adanın ortasında olan “özel” statülü bir cezaevinde yaklaşık 4 buçuk yıldır Kürt halk önderliği ve üç arkadaşımız ağır tecrit altındadır. 4 buçuk yıldır hayatlarından 1442 günü, 54 ayı, 234 haftayı, 18 mevsimi, 9 bayramı, 4 Newrozu, 2 genel 1 yerel seçimi çalınmıştır. Bu tutsaklar tam 4 buçuk yıldır ailelerinden hiçbir haber alamadıkları gibi ailelerine ve sevdiklerine de sağlıklı bir haber iletememiştir. Yasalarla politik tutsaklara tanınan hakların hiçbiri Kürt Halk Önderine ve üç arkadaşına tanınmamaktadır. Bu neden yaptıklarını T.C devleti de bilmektedir. Sadece Kürt halk önderliğine karşı geliştirilen uluslararası komplocu güçlerin verdiği gardiyanlık rolünü üstleniyorlar. Tam 25 yıl boyunca hukuki değil siyasi saiklerle yaklaşım gösterilen İmralı Adası gelinen aşamada zamana yayılmış bir tecrit ve işkence adasına dönüşmüştür. Bu işkence sistemini uygulayanların amaçlarını az çok biliyoruz. Ancak bu mutlak tecride ses çıkarmayan ve doğalında ortak olanların da ortak olanların sessizliğini anlamakta da zorlanıyoruz. Oysa zulme, haksızlığa, işkenceye, hak gaspına ses çıkarmak, karşı çıkmak insan olmanın bir gereğidir. Çünkü insan olmak vicdanlı olmaktır, ahlaklı olmaktır, adil olmaktır…
 
Kürt halkı çok direndi ve hala direniyor 
 
Bütün dünya biliyor ki Kürt halkı İmralı işkence sistemine karşı çok direndi ve hala direniyor. Bu tecrit politikalarının Kürt Önderliği şahsında kendilerine uygulandığının farkındalar. Bu yüzden dünyanın here yerinde farklı farklı zengin içeriği olan eylemler gerçekleştiriliyor ve bu zulmü dünyaya gösteriyor. Zindanlar da bu süreci en yoğun yaşayan ve bu zulme tanık olan mekânlar olduğundan ağır tecrit politikalarını en derinden hissederek uygulamalara karşı hep direnmişlerdir. 2012’de, 2016’da ve 2019’da gerçekleşen açlık grevli eylemleri ve akabinde fedai eylemlerle süreci üst aşamaya taşıyan 7 yoldaşımızın eylemleri yüreğimizde derin izler bırakırken anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Bizler de Kürt politik tutsaklar olarak bu geleneğin bir devamı olan; “Önderliğe özgürlük, Kürt sorununa çözüm” hamlesi kapsamında27 Kasım 2023 tarihinde başladığımız ve 129 gün devam ettiğimiz süresiz dönüşümlü açlık grevimizi yeni bir aşamaya taşımış durumdayız. 5 Nisan tarihinden itibaren açık-kapalı (aile, arkadaş vb) görüşlere çıkmayacağız. Bize tanınan 10 dakikalık telefon hakkımızı kullanmayacağız, hakkımızda açılan davaların duruşmalarına (hem genel mahkemeler hem de disiplin soruşturmaları) katılmayacağız. Ve AKP-MHP faşist iktidarının İmralı Adası’nda Önderliğimiz ve üç arkadaşımız üzerinde uyguladığı tecrit kalkmadan bu eylemimizi çeşitlendirerek devam ettireceğiz. Duyarlı kamuoyunun sesimizi duymasını ve dayanışma göstermesini bekliyoruz. Saygı değer ailelerimizin adadaki Önderliğimiz ve üç arkadaşımızın aileleri ile empati yapmasını ve birlikte hesap sorması anlamlı olacaktır.
 
Gezi tutsakları ile Kürt politik tutsaklar arasında nasıl bir fark var?
 
21’inci yüzyılda Filistinli tutsaklar İsrail zindanlarında, Kürt tutsaklar da Türkiye zindanlarında varlıklarını kanıtlamaya, var olmaktan kaynaklanan haklarını talep etmeye devam ediyor. Türkiye’nin devrimci, demokrat, duyarlı insanları bu hukuk tanımaz çağdışı yasalara aykırı İmralı işkence sistemine karşı çıktığı gün halkların kardeşliği klişe olmaktan çıkıp gerçek manada konuşulup tescillenecektir. Aksi durumda halkın duygu düzeyinde her gün yeni fay hatları, obruklar oluşacak ve derin kırılmalar yaşanacaktır. Zira on yıllardır olan da budur. Kürt Özgür Basını dışında hiçbir basın kuruluşunun zindan eylemlerine olan duyarsızlığı, bahsetmemesi başka nasıl açıklanabilir bilemiyorum? Gezi tutsakları ile Kürt politik tutsakları arasında nasıl bir fark olabilir? Hiçbir hukuki tarafı olmayan soyut gerekçelerle bizlere verilen onlara verilen hapis cezaları aynı saiklerle verildi. Dolayısıyla bizlere düşman hukuku uygulayanlar bizleri aynı taraftan gelen “tehlike” olarak görüyorlar ama bizler bir türlü ortaklaşamıyoruz, taraf olamıyoruz. Senin tutsağın, benim tutsağım anlayışı, gücü bölmenin dışında hiçbir anlam ifade etmiyor. Bu vesile ile Gezi ve tüm devrimci, sosyalist, demokrat politik tutsaklara selam ve sevgilerimizi iletiyoruz.
 
Özgür günlerde görüşeceğimizi müjdeliyoruz 
 
Sonuç olarak; İmralı Adası’nda başlayan ve bütün zindanlara ve topluma yayılan tecrit politikalarını reddettiğimizi başladığımız eylemle bir kez daha zindanlardan duyuruyoruz. Halkımız ve duyarlı çevreler tarafından sahiplenilmesini talep ediyoruz. Unutulmamalıdır ki buradan elde edeceğimiz başarı bizi Kürt sorunun demokratik, barışçıl çözümüne götürecektir. Kürt sorunun çözümünde bu coğrafyada yaşayan işçinin, köylünün, kadınların, gençlerin, çocukların daha özgür daha huzurlu daha mutlu olacakları bir yaşamın mümkün olduğu bir ülke yaratacaktır. Fedakâr halkımıza ve bütün duyarlı çevrelere selam ve saygılarımızı iletiyoruz, özgür günlerde görüşeceğimizi müjdeliyoruz. Berxwedan jiyane…
 
Editör notu: Mektup 18 Nisan'da ulaştı