Tülay Hatimoğulları: Ortak mücadeleye hazırız

  • 14:56 23 Nisan 2024
  • Siyaset
 
ANKARA - Meclis’te 23 Nisan özel oturumunda konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Ülkeyi hak ettiği refaha, barışa ve demokrasiye kavuşturmak için ortak akıl ve ortak mücadele konusunda kararlı ve hazırız” dedi. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Meclis’te düzenlenen 23 Nisan özel oturumunda konuştu. Filistinli, Kürt, Ortadoğulu çocukları anarak konuşmasına başlayan Tülay, mücadelelerinin çocuk işçiliğinin son bulması, erken yaşta evliliklerin sonlandırılması, çocuk istismarının olmaması, çocukların öldürülmemesi ve aydınlık yarınlarda yaşayabilmesi için olduğunu belirtti.
 
‘Anayasalar 1924 anayasasının kötü birer kopyası’
 
Yüzyıllık Cumhuriyet tarihinin, aynı zamanda darbelerin, ekonomik krizlerin, istikrarsızlığın ve otoriterliğin tarihi olduğuna dikkat çeken Tülay, “İlk yüzyılda rejim demokrasiye hep mesafeli durmuş; toplumun demokratik taleplerini kriminal vaka haline getirerek tanımamış, buna itiraz eden tüm kesimleri ile şiddet yöntemleri ile bastırmaya çalışmıştır. Cumhuriyet bugünkü varlığını ülkede yaşayan bütün halklara, inançlara ve emekçilere borçludur. Buna rağmen bu kurucu iradeyi yok sayan anlayış halen devam etmektedir. İnkarın kaynağını bulmak ve bununla yüzleşmek tüm siyasal dinamikler açısından bugün büyük bir sorumluluk haline gelmiştir. 1920 yılı öncesinde devrede olan tekçi siyasi anlayış, 24 Anayasası’yla yeni ulus devletin katı ve sistematik aklı haline dönüşmüştür. Tarihsel inkâr, temel referanslarını ülkenin tüm farklılıklarını yok sayan 1924 Anayasası’ndan almaktadır. Tek tip yurttaş yaratma, merkeziyetçilik ve inkâr konularında daha sonra yapılan tüm Anayasalar, maalesef 1924 anayasasının kötü birer kopyası durumuna düşmüştür.  Bugün Türkiye toplumunun temel ihtiyaçlarının başında demokratik bir anayasa gelmektedir” dedi. 
 
‘Meclis geçmişle yüzleşme konusunda sorumluluk almalıdır’
 
Cumhuriyetin ikinci yüzyılında krizlerin çıkış yolunun 1920 ruhuyla 1921’de yapılan toplumsal mutabakatın güncellenmesinden geçtiğine dikkat çeken Tülay, “Yüzyıllık cumhuriyetin demokrasi krizlerinde İttihat ve Terakkicilerle, Hürriyet ve İtilafçıların sorumluluğu oldukça büyüktür. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, geçmişle yüzleşme ve geleceğin demokratik inşası siyaset kurumunun temel görevidir. Bu görev elbette öncelikle bu Meclis’indir. Meclis, geçmişle yüzleşme başta olmak üzere demokratikleşme konusunda sorumluluk almalıdır. Zira 31 Mart seçimlerinde bu sorumluluklar halk tarafından bütün siyasete hatırlatılmıştır” diye belirtti. 
 
Tülay’ın konuşmasından satır başları şöyle;
 
“31 Mart seçimlerinde ortaya koyduğu irade oldukça güçlü bir iradedir ortak ve eşit yaşam umudunun iradesidir. 31 Mart’ta siyaset kurumuna şu mesaj verilmiştir; Kürt halkıyla beraber bütün halklar Türkiye’nin dört bir tarafında eşit yaşam talep etmiştir. Kürt halkının verdiği ortak yaşam bu parlamento tarafından en iyi şekilde anlaşılmalıdır.  Kürt halkı seçim döneminde oy için akla gelen ama hakları ve barış talepleri olunca kriminalize edilen bir halk olmayı kabul etmedi, etmiyor. İktidar Kürt meselesinde güvenlikçi anlayışa çakılı kaldıkça geçmişteki diğer partiler gibi kaybetmeye mahkûmdur. 
 
Elimizi taşın altına koymaya hazırız
 
Oysa Kürt sorunu bir tanınma ve statü sorunudur. Bugün Kürt sorununda demokratik müzakere, özgür siyaset ve evrensel hukuk dışında bir pusula üzerinde çalışılmalıdır. Shakespeare’in dediği gibi, çözümü bu şekilde güvenlikçi politikalardan aramak  ‘Bir taştan çiçek açmasını beklemek gibi bir şeydir.’ Çiçeklerin açması ve gerçek baharın gelmesinin tek yolu müzakereye dayalı demokratik çözümün ta kendisidir. Burada Meclis kurucu bir iradeyle Kürt meselesinin çözümü ve Türkiye’nin demokratik bir yüzyıla adım atmasının tarihi bir sorumluluğuyla karşı karşıyadır. DEM Parti olarak bizler bu noktada çözüm konusunda dün olduğu gibi bugün de elimizi taşın altına koymaya hazır olduğumuzun altını bir kez daha çiziyoruz.  
 
Hukukun üstünlüğü çağrısı
 
31 Mart’ta emekliler başta olmak üzere Türkiye’nin emekçileri, yoksulları, ekonomik krizin yükünü taşımayacağını beyan etmiştir. Gençler ve kadınlar, kendilerine çizilmek istenen sınırları ve geleceksizliği reddetti. Yaşam biçimlerine müdahaleyi ve kazanımların yok sayılmasını reddetti.  Aleviler ve bütün farklı inançlar baskıcı rejimlerin onlar üzerinde uyguladığı ceberut yönetimleri reddetti. Toplum ekolojik yıkıma karşı yaşamı savundu. Türkiye halkları çeteleşmeye, haksızlıklara, hukuksuzluklara, rüşvet ve rant çarkına karşı hukukun üstünlüğü çağrısı yaptı. Hala parti kapatma çağrıları yapanlara, tutuklamalarla, tecritle yol alacaklarını sananlara; 1982 Anayasası’nı bile uygulamayarak bunun gerisine düşenlere,  ki Kobanê kumpas davası bunlardan biridir, siyasette seçilmişlerin cezaevinde olması bunun örneklerinden biridir. 
 
Demokratik anayasa yapım sürecine girilmesi gerekir
 
Bütün bunlara halk ‘Artık yeter! dedi. ‘Hak, hukuk, adalet istiyoruz’ dedi. Tek adam aklının felaketlerine karşı ortak akılla demokratik bir yönetimden yana olmayı savundu. İktidar, muhalefet ve bütün siyasetler halkın 31 Mart seçimlerinde verdiği mesajı en iyi şekilde anlamalı ve buna göre bir pratik icra edilmelidir.  Cumhuriyetin ilk yüzyılında devlet kendisine tek tip ve sermayenin hizmetinde bir halk yaratmak istemiştir ama başarısız olmuştur. İkinci yüzyılda siyasetin görevi, yaşanan sorunlara kalıcı çözümler getirecek olan halkların demokratik yönetimini kurmaktır. Bunun önemli adımlarından birisi Demokratik Anayasa yapım sürecine girmektir. Bunun için yapılması gereken gereken acil şeyler; çatışma ve kutuplaştırıcı iklime son vermek, toplumsal barışı tesis etmek en geniş toplumsal mutabakatı aramak üzere yol ve yöntemler üzerinde çalışmaktır. 
 
Çözümler konusunda yol almayı isteriz
 
Türkiye’nin katı merkeziyetçi anayasalara değil; demokratik, özgürlükçü, emekten yana olan halkların inançlarına ve özgürlüklerine eşit şekilde yaklaşabilen bir anayasa ihtiyacımız vardır. Ve bu anayasa için elbette hep birlikte çalışabilir ama bunun olgunlaşması için öncelikle emek verilmelidir. Bu ülkeye gerçek ve kalıcı bir bahar; Kürt sorununun demokratik çözümü başta olmak üzere herkese daha fazla iş-aş-ekmek verilmesi ve bu sistemin kurulmasından daha fazla demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adaletin tesis edilmesiyle mümkündür. Yaşadığımız bölgede yeniden savaş projeleri tesis edilirken, kan ve gözyaşıyla gündeme geldiği bir eşikte; ortak bir yaşam ve demokratik bir toplum için tüm kesimlerle konuşmaya, sorunlara müzakere yoluyla çözümler konusunda yol almayı isteriz elbette. 
 
Çocuklara, geleceğe sözümüz var
 
Bu sebeple gelin yamalı 12 Eylül darbe anayasasından hep birlikte kurtulalım ve demokratik cumhuriyeti beraber inşa edelim. Gelin, başta parlamento olmak üzere siyaset kurumunu her türlü vesayetten kurtaralım. Gelin dünyada tohumu ekilen, Ortadoğu’da fidelenen savaş ve kargaşaya karşı Türkiye ve bölge halklarını korumak adına büyük bir iç barış mutabakatı yapalım. Geçmişe borcumuz; çocuklara, geleceğe sözümüz var.  Ülkeyi hak ettiği refaha, barışa ve demokrasiye kavuşturmak için ortak akıl ve ortak mücadele konusunda kararlı ve hazırız. Ve buradan sevgili çocuklara seslenmek istiyorum. Çocuklar inanın, güzel günler güneşli günler göreceğiz. Biri peri masalı dinler gibi motorları maviliklere süreceğiz. Özgür ve mutlu bir ülkeye sizlere hep birlikte armağan edeceğiz. bu da buradan siz sevgili çocuklara sözümüz olsun.”