Kobanê Davası siyasetçilerin savunmalarıyla devam etti

  • 16:38 27 Aralık 2023
  • Hukuk
 
ANKARA - Kobanê Davası bugün de siyasetçilerin savunmalarıyla devam etti. 
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşılık 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê Davası devam ediyor.
 
Dava kapsamında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın esasa dair savunması bugün de devam etti. 
 
‘Anayasayı çiğneyen anlayış’
 
Selahattin, savunmasında şu ifadeleri kullandı: "Hükümetleri yasadışı örgütlerden, suç örgütlerinden ayıran şey yasaya bağlı olmasıdır. İster suç olsun, ister savaş olsun. Bütün bu mücadelesinde anayasa ve yasa hükmüyle bağlıdır. Eğer yargı erki 'anayasayı tanımadan ben bu mücadeleyi yürütürüm' diyorsa orada devlet yoktur, suç örgütleriyle ve yasadışı örgütlerle aynı duruma gelmiş demektir. Anayasa yasa tanımıyor. ‘Biz terörle mücadele ediyoruz, anayasa ve yasa askıya alınabilir, bizler bunu yargı mensupları olarak yaparız, bunlar devletin bekası için yapılması gereken vatanseverlik görevidir. Burada anayasanın çiğnenmiş olması önemli değil, asıl olan vatandır gerisi teferruattır.’ Anlayış budur. İki gündür anlattığım anlayış böyle düşündüğü için 100 yıldır hiçbir sorun çözülmemiştir. Zulüm yapılarak, katliam yapılarak, suçların üstü örtülerek, suçsuzlar cezalandırılarak, Türkiye Cumhuriyeti devleti Kurtuluş Savaşı'nda daha ağır bedeller ödeyen bir noktaya gelmiştir. Bu anlayış Türkiye’yi kuruluşundan daha beter duruma getirmiştir. Bugün ekonomisi, tarımı daha kötü durumdadır. Akademik açıdan, insan hakları açısından daha kötü durumdadır. Savaş politikalarındaki yıkım açısından daha kötü durumdadır. Kurtuluş savaşında bile bu kadar can kaybı ağır kayıp yoktur.
 
Yıllar sonra aynı şeyleri yaşıyoruz
 
İlker Başbuğ, '6 kez PKK’yi yendik ama askeri olarak sorunu çözemedik' dedi. Peki sorun çözüldü mü? Bize ağır cezalar veriyorsun, mesele bitiyor mu? Hayır. Ben genç bir milletvekili iken Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan, Selim Sadak... DEP milletvekillerinin AİHM’in kararı nedeniyle yeniden yargılamaları başlamıştı. Onlar tutuklandığında öğrenciydim, yeniden yargılandıklarında cübbe giydim, avukat olarak davalarına girdim. Delilsiz yargılandılar, hukuksuz cezalandırıldılar. O gün o davada avukatlık yapan Demirtaş, yıllar sonra o partinin geleneğinin devamı olan partide eş başkan oldu, milletvekili oldu ve 7 yıldır tutuklu. Bizler başka bir perspektifle Türkiye’nin sorunlarının çözümü için omuzlarımıza yük aldık, aynı akıbetini bizler yaşadık. DEP’lileri yargılayanlar, mahkeme başkanı, Nuh Mete Yüksel çok kararlıydılar. ‘Bu işi bitireceğiz’ diyorlardı. Aradan onca yıl geçmiş aynı şeyi yaşıyoruz.
 
‘Adalet Bakanı’nın somut bir şey söylemesi lazım’
 
Adalet Bakanı’nın kendisi Sincan Cezaevindeki arkadaşları ziyaret etti. Biz de Diyarbakır’da arkadaşlarımızı ziyaret ettik, durumu anlattık. Onların da cevabı şu oldu: 'Biz süreçten memnuniyet duyarız, barış olursa zaten biz bırakırız. Eğer Öcalan ile görüşme varsa Adalet Bakanı’nın somut bir şey söylemesi lazım. Bunlar olursa açlık grevini bırakırız, süreci tıkamak için değil, çözümün önünü açmak için açlık grevi yapıyoruz.' Bunu Sincan’daki kadınlar da bizzat Sadullah Ergin’e söyledi. Ondan sonra birkaç yerde büyük miting yapma kararı aldık. O mitinglerde de 'açlık grevinin bitirilmesinin çağrısını yapacağız sürecin sorumluluğunu biz alıyoruz' diyeceğiz. Bunun sosyopsikolojik zeminini oluşturmaya çalışıyoruz. Bu çerçevede çok görkemli mitingler yaptık. Bunlardan birini de Kızıltepe’de yaptık. O zaman yöneticilerimiz geldi dediler ki Öcalan’ın posteri var diye gençlere işkence yapıldı gözaltına alındı. Sebebi de Öcalan’ın posteri. O sırada hükümet Öcalan ile görüşme hazırlığı yapıyor, biz açlık grevini bitirmek için yollara düşmüşüz. Biz de süreç aksamasın, kesintiye uğramasın diye uğraşıyoruz. Polis ise Öcalan posteri var diye on binlerce Kızıltepelinin buluştuğu mitingde gençlere işkence yapıyor. Neden? O dönem Fethullahçıların da bundan haberi var. Bu işkence haberleri basına düştü. Bu şu demekti 'ey Kürtler devletin Öcalan’a yaklaşımı budur.' Yaklaşım bu. Ben de orada daha 'Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz' dedim. Bunu Fethullahçı polislere dönerek söyledim. Kasıt barışı sağlayanın heykelini dikmektir. Bu açıklamanın tarihi 2012.
 
‘Dertleri oy’
 
Öğleden sonra da Erdoğan’ın kendisini ve HDP’yi hedef alan açıklamaları üzerinden değerlendirmeler yaparak beyanlarını sürdüren Selehattin, Erdoğan’ın bütün seçim süreçlerini kendileri üzerinden yürüttüğünü ve bunu oya dönüştürmeye çalıştığını söyledi. Erdoğan’ın konuşmalarında Kobanê eylemlerinde hayatını kaybedenlerin sayısını “30 kişi, 40 kişi, 50 kişi, 51 kişi, 53 kişi” diye verdiğini ancak sadece Yasin Börü ismini kullandığını belirten Selehattin, “Dertleri ne, Yasin Börü mü? Hayır! Oy istiyor. Başka isim bilmiyor, onun için önemli değil. Zaten verdiği bilgiler yalan yanlış o da umrunda değil” dedi.
 
‘Bizi hukuksuzca gözaltına aldılar’
 
Dokunulmazlıkların da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla kaldırıldığını belirten ve Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki pek çok açıklamasını hatırlatan Selahattin, “Yine bir algı operasyonu ile mikrofon bulduğu her yerde açıklamalar yapmış. Fezlekeler tozlu raflarda kalmamalı diye. Sonra ne oldu. CHP’nin anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz demesiyle birlikte meclis bunları hızla işlemeye başlamış. Fezlekeler işleme alınmış bizim her bir fezleke ile ilgili kendimizi savunma hakkımız varken bunların hiç biri tanınmadan dokunulmazlıklarımız düşürülmüş” diye konuştu. “Bu karardan sonra algı operasyonları hemen başladı, zırh düştü manşetleri atıldı” diyen Selahattin, anayasaya aykırı yapılan bu işleme rağmen o dönem dokunulmazlıkların sürdüğünü söyledi.
 
‘Türkiye’nin yıkımı 2017 referandumu ile başladı’
 
16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleşen referandumun ardından Türkiye’de “yıkım süreci” başladığını dile getiren Selahattin, “Bunu kimseye anlatamadık. Kritik seçmen bizdik. Biz içeride olmasaydık bu yıkımın önünü alabilirdik. Ekonomi çöktü, yanlış yapıyorsunuz dedik, bir sistem getiriyorsunuz ama bu Türkiye gerçeğine uygun değil dedik. Devlet yapısı tek kişi tarafından yönetilecek bir devlet değil. Yapısı buna uygun değil. Devletini tanımıyor bu Türkler. Depremde enkaza gidemediler. Sosyolojik olarak mümkün değil, istediğiniz kadar inkar edin. Türkiye çok kültürlü bir ülke. Böyle bir ülkeyi tek kişi temsil edemez. Bunları uyardık bizi yargının önüne atıp 2017 referandumunu hileyle hurdayla geçirdiler. O zaman partimizin eşbaşkanıydık uyardık. O dönem partimizin yapması gereken tek şey kampanya yapılamaz kampanyası yürütmekti. Arkadaşlarımız hayır kampanyası yürüttüler. Yanlış yaptılar. Bu da her şeyi, tutuklanmamızı normalleştirdi” sözlerine yer verdi.
 
‘2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi gayrimeşrudur’
 
AYM’nin, kendisi hakkında “uzun tutukluluk, seçme ve seçilme hakkının ihlali”ne ilişkin yapılan başvuruda ihlal kararı verdiğini hatırlatan Selahattin, “AYM kararı pratikte bir işe yaramadı ama şunu teyit etti. Benim Cumhurbaşkanı adayı olarak içeride olmamın hak ihlali olduğuna hükmetti. Dolayısıyla 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi gayrimeşrudur” dedi. AYM’nin ikinci tutukluluk başvurusuna ilişkin 4,5 yıldır karar vermediğini ifade eden Selahattin, “AYM kumpasın bir parçasıdır. 4,5 yıldır başvuruma ilişkin karar vermedi. İki kez gündeme aldılar ama karar vermediler ya da kararı açıklamadılar. Ne zaman karar verecek onu da bilmiyoruz” diye konuştu. 
 
Duruşmaya yarına kadar ara verildi. 
   
 

Etiketler:

kobanê dava