Kobane Davası: Kürt anasını göremesin diye Türkiye felakete sürükleniyor

  • 18:22 28 Aralık 2023
  • Hukuk
 
ANKARA - Kobanê Davası’nda beyanlarını sürdüren Selahattin Demirtaş İmralı yolunun açılmasını söyleyerek, “Bana sorsanız Kürt sorunu 1071’den sonra başladı. Kürt anasını görmesin diye Türkiye felakete sürükleniyor. Şimdi TC’nin bir karar vermesi gerekiyor artık. Kürtler kararını verdi” dedi.
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı Kürdistan ve Türkiye’deki halkların 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleştirdiği protestolar gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê Davası devam ediyor.
 
Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülen duruşmaya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Riha Milletvekili Ferit Şenyaşar, DEM Parti Hukuk Komisyonu ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatların yanı sıra çok sayıda izleyici yer aldı. Duruşma, HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın esasa dair savunmasıyla sürdü.
 
‘HDP süreci destekleyen partiydi’
 
Selahattin, 2012 yılındaki açlık grevi eylemlerinin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın mektubuyla sonlandırıldığını ve sonrasında başlatılan “Çözüm Süreci” ile Türkiye’nin yeni bir döneme girdiğini söyledi. Selahattin, “Biz de HDP olarak bütün bu süreci destekleyen görüşmeleri destekleyen bir partiydik” dedi. “Çözüm Süreci”nin devam ettiği süreçte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın çözüme dair yaptığı kimi destek açıklamalarına da değinerek, şu örnekleri verdi: “Çatışma uzlaşmadan ve öldürme yaşatmaktan daha kolaydır, biz zora talibiz’, ‘Barış istemeyenlerin oyunu milletimizle bozacağız’, ‘Her yıl belli sayıda şehit vermeyi, büyük bedeller ödemeyi sineye çeken, kabullenen bir anlayış ne insanidir ne de vicdanidir’, ‘Kirli bir savaşın kazananı, şerefli bir barışın kaybedeni olmaz.’”
 
‘Erdoğan’ın kışkırtmaları’
 
Provokasyonların Tayyip Erdoğan’ın kışkırtmaları sonucu gerçekleştiğini ifade eden Selahattin, “Böyle bir ortamdan sonra dokunulmazlıklarımız kaldırıldı, böyle bir ortamda seçimlere girdik. Devletin bizzat organize ettiği bir süreçti. Aynı Çorum, Gezi, Maraş ve Kobanê gibi. Hepsi devlet ve devlet içerisindeki provokatörler tarafından planlandı. Faillerin hiçbiri yargılanmadı. Bize uygulanan hukuk buydu. Orman kanunlarıyla seçime girdik biz. HDP tahrik etti demesin kimse, tahrik edenler bugün ülkeyi yönetiyor. Hesap vermesi gereken iktidar, bizden hesap soruyor. Bütün bunlara rağmen hukuktan vazgeçmedik, hukuku savunduk” diye vurguladı.
 
‘Kürtlere bir türlü kendini yönetme hakkı tanınmadı’
 
Osmanlı yönetiminin merkezi olarak Kürdistan eyaletinin özerk statüsüne müdahale etmeye başladığından beri bu coğrafyada Kürt sorununun devam ettiğini ifade eden Selahattin, “Bana sorsanız Kürt sorunu 1071’den sonra başladı. Bin yıldır sadece kazık yiyoruz. Kürtlere, kendi anavatanında bir türlü kendini yönetme hakkı tanınmadı. Herkes Zagros halkını sınır bölgesinin jandarması olarak düşünmüş.  Zaman zaman o taraftan, zaman zaman bu taraftan vurmuş bu halkı” dedi.  Selahattin, şöyle devam etti:
 
‘Bütün Türkiye’de yerel yönetimlerin güçlendirilmesini savunuyoruz’
 
“2010’lu yıllardan itibaren ise Kürtler, bir arada yaşamanın bir tecellisi olarak sivil örgütlenmeye gittiler. Benim partimin çizgisi Türkiye’de birlikte yaşamanın ve Kürtlerin bu coğrafyasında kendisini ifade etmesinin mücadelesini yürüttü. Bütün Türkiye genelinde yönetim modelinin değişmesi gerektiğini savunduk. Kürtlere has toprağa veya bölgeye bağlı bir eyalet sistemindense bütün Türkiye’de yerelden yönetimin güçlendirilmesini savundu. Türkiye’nin genelinde yerelden yönetim güçlendirirse Kürtlerin de kendi kaderini tayin hakkın bölünmeden kazanmış olur. Neden her yerde yerel yönetim diyoruz? Türkiye’nin her yerinde farklı kimlikte insanlar yaşıyor. Bir bölgeye has federatif yapı, Türkiye’nin geri kalanıyla bu bölge arasındaki farklılıklar gerilimlere yol açabilir. Bir ülkede bütünlüklü demokrasi oluşmuyorsa bir bölgenin federatif yapısı o halkın sorunsuz yaşamasına yol açmıyor. Bizim savunduğumuz demokratikleşme programındaki idari model işin resmi tarafındadır. Yerel yönetimlere verilen yetki arttıkça devlet demokratikleşir. Türkiye yerinden yönetimi uygulamayan istisnai bir ülkedir. Uzaktan yönetmek artık çok zor.
 
‘Şiddet ve bölünme olmayacaktı’
 
DTK bunun neresinde yer alıyor peki? Resmi olarak idarenin demokratikleşmesi dışında toplumun demokrasiyle buluşması ayağı var. Devlet demokratikleşince otomatik olarak toplumdaki demokrasi anlayışı benimsenmiyor. 1071’den itibaren Kürt sorununu yaşayan Kürtler bin yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti ile parlamentosunda, Oslo’da, İmralı’da bunu açıktan konuştu. ‘Bin yıldır hem kardeşiz hem sorun yaşıyoruz’ denildi. Bölünme olmayacak, şiddet olmayacak, devlet operasyonu olmayacak. Tamam, nasıl çözeceğiz o zaman? Türkiye Cumhuriyeti’nin de 600 yıllık Osmanlı geleneği var. Elmalı şeker verip kandıramazsınız. Bu görüşmelerden biri de İmralı’da oldu. Aynı zamanda Oslo’da devam ediyor. Bu bahsettiğim konular görüşülüyor işte. Ortaklaştıkları nokta ne? Şiddet, terör olmayacak. Bölünme olmayacak. Kürtler inkar edilmeyecek. Kürtlerin yönetime katılma hakkı tanınacak. Devlet gitmiş konuşmuş bizzat. Savcı diyor ki: DTK Öcalan’ın emir ve talimatlarıyla kurulmuş, hayır. Halkın talepleriyle kuruldu. Orada yürüyen tartışmalarla sivil hayattaki tartışmalar birbirini beslemezse barışın hayata geçme şansı yok. DTK işte toplumun demokratikleşeceği sivil bir yapı olarak hayata geçti. DTK’nin içerisinde bazı AKP ve CHP temsilcileri de vardı. Bütün inanç temsilcileri de vardı. Hayatı boyunca birbirine selam vermemiş insanlar DTK’de kaynaştı. Hayvan hakları savunucuları da orda, kasaplar da orada. Herkes kendi sorunlarını, beklentilerini açıkça konuşurken herkes duysun amacıyla toplandı. Bu kültürün gelişmesi lazım. İnsanlar kararların inşa süreçlerinin içerisinde oldukça demokrasiyi anlarlar. DTK toplumun demokrasi kültürüne kavuşması, toplumun sorunlarını resmi kurumlara taşıması için kurulmuştur.
 
‘Kürtler çözümden yana karar verdi devletin de karar vermesi gerekiyor’
 
DTK hakkındaki tüm iddiaların tamamı konferanslar, toplantılar. Nerede bombalı saldırı düzenledi DTK? Şimdi TC’nin bir karar vermesi gerekiyor artık. Kürtler kararını verdi. ‘Çözüm yöntemimiz budur’ dedi. Bütün Türkiye için lazım. TC de buna karşı beklentilerinde haklıdır. Şiddet olmayacak, savaş olmayacak diyor. Olmaması lazım tabii. Bunun yolu müzakere. Film nerede koptuysa oradan tekrar başlamak gerek. Türkiye’nin 81 kentinde de demokrasinin konuşulduğu bir yöntemin konuşulması gerek. Ne yapmayı düşünüyorsunuz?
 
‘Asıl bizim vatanımıza ihanet ediliyor, dilimize hakaret ediliyor’
 
Kürtlere 1915’te Ermenilere yapılanı yapmaya düşünüyorsanız aklınızdan bile geçirmeyin. Yapılacak tek şey barıştır. Türkiye, Suriye Kürdistan’ını bombalasın, içeride soykırımı dayatan anlayışlara yol versin, siyasetçilerini tutuklasın; Kürtler ne yapacak? Suriye’deki, Irak’taki Kürtler ne yapacak? Buldukları ilk fırsatta devletlerini kuracak. Kim onlara hain diyebilir? Yazık değil mi, sırf Kürt anasını görmesin diye Türkiye felakete sürükleniyor. DTK’yi terör örgütü olarak görüyorsun ama aynı zamanda Filistin’de HAMAS ile görüşülsün diyorsun, güzel. Yahudi halkının da Filistin halkının da devlet hakkı var, doğru. Peki, kendi ülkene dönüp bakınca neden bunları söyleyemiyorsun. Biz düşman ya da vatan haini değiliz ya. Biz kendi vatanımızdayız. Kürdün vatanına ihanet ediliyor. Bizim dilimize hakaret ediyor. Küçük bir sivil toplum platformu denemesi bile yıllar sonra Kürtlerin yıllarca cezaevine girmesine yol açıyor.”
 
‘Öcalan ile partilerle görüşülmesi gerekiyor’
 
Türkiye ve Kürdistan halklarının geleceği için diyalog kanallarının açılması gerektiğini dile getiren Selahattin, “Bizimle, İmralı’daki Abdullah Öcalan ile partilerle görüşülmesi gerekiyor. Bunlar sağlanırsa gelen fırtınadan Türkiye kendini korumayı başarır. Her açıdan bu coğrafya dünyanın merkezidir. Dünyanın merkezini yöneten insanların aklının başında olması lazım. Her gün yalanlarla, kumpaslarla, küfürlerle yönetilecek bir ülke değil burası. Çok kıymetli bir coğrafya burası ama bu kadar rezil hale getiren yönetim daha ne kadar ülkeyi yönetecek bilmiyoruz. Biz elimizden geleni yapıyoruz. 2007’den beri DTK konusunda aynı şeyleri söylüyoruz ama iktidarda istikrarsızlık var. Bir gün Öcalan ile görüşülebilir, diğer gün yasak. Bir gün öyleler, bir gün böyleler. Kumpası yapanlar da algıları yaratanlar da bunlardır” dedi.
 
‘Bizim yönetimimizde kimse dışlanmayacak herkes özgür olacak’
 
İddianamede yer alan suçlamaların tamamını reddettiğini dile getiren Selahattin, “Biz de bilirdik Erdoğan’a bir özür mektubuyla serbest kalmayı. Yapanlar olmadı mı? İşte Nazlı Ilıcak’ları görüyoruz. Bu duruşma salonunda dahi oldu. Ama bunun barışa bir faydası olmaz. Biz barış için bu bedelleri ödüyoruz. İki halka da çok yazık. Biz savunduğumuz barışçıl, insani, ahlaki, hukuki fikirlerimizden vazgeçmeyeceğiz. Bu düşüncemiz hangi dinden olursanız olun ona uygundur. Hiç kimseyi dışlamadan, birleştiren bir anlayışı savunuyoruz. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneteceğiz. Bitti o iş. Türkiye’yi bu zihniyet yönetmelidir. Bizim zihniyetimizde kimse zulüm görmez. Herkesin dili, inancı özgürdür. Doğaya, cinsiyetlere saygılıdır. Biz bundan geri adım atarsak insanlığımızdan, onurumuzdan taviz vermiş oluruz. Biz cesaretimizi haklılığımızdan alıyoruz. Başka bir gücümüz yok” diye konuştu.
 
Duruşmaya yarın saat 10.00’a kadar ara verildi.
 

Etiketler:

kobanê dava